31 Aralık 2014 Çarşamba

Bu Davranışı Bana Tanıdık Geldi

Bir kaç bilim dalından oluşan davranış bilimlerini Sosyoloji, Sosyal Psikoloji, Antropoloji ve Psikoloji bilim disiplinleri oluşturmaktadır. 
İnsanların içten ve dıştan gelen uyarıcılara verdiği tepkiyi konu alan Psikolojinin genel konusunu insanların kişilik yapıları oluştururken, kişilik yapılarına göre onların olası tutum ve davranışlarını analiz etmeye çalışır.
Grupların veya toplumların oluşması, toplumsal değişim yasaları ve toplumsal kurallar, grup davranışları ve grup dinamiği, toplumsal davranış düzlemi, kültürlenme, kültürleşme, kültürel değişme gibi konuları inceleyen bilim dalı Sosyoloji ise davranış bilimlerini oluşturan Psikolojiden sonraki diğer temel bir disiplindir.
Sosyoloji ile psikolojinin ara kesitini oluşturan Sosyal psikolojinin konusu, herhangi bir grubun üyesi olan bireyin davranışını incelemekte olup Psikolojinin yaptığı gibi bireyi ele almaz, aksine sosyolojinin yaptığı gibi grubu veya toplumu da inceleme konusu yapmaz.
Toplumları tüm kurum ve kuruluşlarıyla ele alan Antropoloji ise Toplumsal yapıyı oluşturan çeşitli kültürlerin kişi, grup ve kurumsal yapılar üzerindeki etkisini inceleme konusu yapar. Toplumların değerlerinin, inançlarının, geleneklerinin, örflerinin, adetlerinin birey, grup ve toplum üzerindeki etkisini araştırır.
Bizde bütünü oluşturan Davranış Bilimleri adına bazı başlıklarla maddeler paylaşarak bilgi birikimimizi artıralım istedik.

Davranış Bilimleri ve Diğer Sosyal Bilimlerle İlişkisi;
• Davranış bilimlerinin özellikleri açısından söylenebilecek en doğru ifade “Davranış bilimleri açıklayıcıdır.”ifadesidir.
• Sosyolojinin konularından bazıları “Grup değerleri ve normlar, Roller ve çatışmalar, Grup ihtiyaçları ve gruba uyum süreçleri, Toplumlar, kurumlar, örgütler ve gruplardır”.
• Kültürel antropolojiyi oluşturan bilim dallarından (disiplinlerden) bazıları “Arkeoloji, Etnoloji, Linguistik ve Sosyal antropolojidir”.
• Psikoloji bilimini oluşturan alt disiplinlerden bazıları “Deneysel Psikoloji, Gelişim Psikolojisi, Sosyal Psikoloji ve Klinik Psikolojisidir”.
• Davranış bilimleri ile ilgili sorulardan hareketle insan davranışlarının incelenmesiyle ilgili “İnsan hangi durumda nasıl davranıyor? Neden o şekilde davranıyor? Davranışının arkasındaki güdü ne? Davranışının amacı ve hedefi ne?” gibi sorularla örneklendirebilinir.
• Davranış bilimleri içerisinde “Psikoloji; antropoloji, sosyoloji, ekonomi, Psikoloji; işletme, sosyoloji, sosyal psikoloji, Ekonomi; işletme, psikoloji, sosyoloji, antropoloji, Psikoloji; antropoloji, ekonomi, işletme” disiplinleri yer alır.
• Sosyoloji, sosyal tabakalaşmayla ilgilenir.
• Davranış bilimlerinde ağırlıklı konumda olanlara örnek “Antropoloji, Psikoloji, Sosyoloji ve Biyoloji” verilebilir.
• Sosyolojinin alt alanlarından bazıları “Bilgi sosyolojisi, Sanayi sosyolojisi, Kent sosyolojisi ve Hukuk sosyolojisidir”.
• Psikoloji biliminin temel amaçları arasına “Betimleme, Açıklama, Yordama ve Kontrol” girer.

Güdülenme ve Güdülenme Kuramları;
• İnsanın, kalıtsal ve öğrenilmiş güdülerinden bazıları “Dengelenim güdüleri, Cinsel güdüler, Kendiliğinden doğan güdüler ve Toplumsal güdülerdir”.
• Thorndike’ın “Etki Kanunu”na göre insanın olumlu davranışlarını alışkanlık haline getirmenin araçlarından bazıları “Olumlu ve Olumsuz pekiştirme, Cezalandırma ve Son vermedir”.
• “İhtiyaçlar çok sayıdadır. Tatmin edildikçe şiddetleri azalır. İkame özellikleri vardır. İhtiyaçların şiddeti farklıdır.” şeklinde ihtiyaçların özelliklerinden bahsedilebilmektedir.
• Olumlu davranışları göstermek ve sonra da onları alışkanlık haline getirmek için yönetim psikolojisinin kullandığı yöntemlerden bazıları “Olumlu ve Olumsuz pekiştirme, Son verme, Cezalandırma”dır.
• A. Maslow’a göre ihtiyaçlar hiyerarşisi kategorisinde yer alanlardan bazıları “Fizyolojik ihtiyaçlar, Güvenlik ihtiyacı, Ait olma ihtiyacı, Sevgi ve takdir ihtiyacı”dır.
• “Birlikte olma güdüsü, Güçlü olma güdüsü, Başarma, Sosyal kabul görme güdüsü” öğrenme yoluyla sonradan kazanılmış güdülerdendir.
• “Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi”, “Frederick Herzberg’in Çift Faktör Teorisi”, David Mc. Clelland’ın Başarma İhtiyacı Teorisi”, “Clayton Alderfer’in ERG” eşleştirilmeleri yapılabilir.
• “Birey, Karşılaştırma, Girdiler ve Çıktılar” Adams’ın geliştirdiği eşitlik teorisi temel kavramlarındandır.
• “Birlikte olma güdüsü, Güçlü olma güdüsü, Başarma güdüsü, Sosyal kabul görme güdüsü” öğrenilmiş (sosyal) güdülerdendir.
• “Bireyi yönlendiren husus maddî çıkarlar değil, başarılı olmanın verdiği kişisel tatmindir. Başarılı olmak isteyen insanların sorumluluk alma ihtiyaçları yüksektir. Başarılı olmak isteyen insanlar kendilerini sürekli gerçekçi hedeflere yöneltirler. Bu insanlar başarılarını takdir edecek ödüllere ihtiyaç duyarlar.” McClelland’a göre başarma ihtiyacını fazla hisseden insanların özelliklerindendir.

Statü, Rol Davranışı ve Sosyal Kurumlar;
• “Bazı statüler doğuştan vardır, bazıları ise sonradan kazanılır. Aynı anda birden çok statüye sahip olunabilir. Statüler arası ilişki ağı vardır. Her statü belli kurallara bağlıdır.” statünün özelliklerindendir.
• Platon’un devlet tanımı; “Devletin doğuş nedeni, insanların tek başlarına kendi kendilerine yetememeleri ve ihtiyaçlarını karşılayabilmek için başkalarının yardım ve iş birliğine gerek duymalarıdır. Bu durum beraberinde üreticiler, toplumu koruyan ve yönetenler sınıfını getirecektir.”
• Devlet biçimlerinden Tirani’nin tanımı; “Tiranide yönetim şiddete dayanır, toplum değerleri tek kişi tarafından sömürülür.”
• Bireyin toplumdaki veya bulunduğu ortamdaki en temel görevlerini ve kimliğini belirleyen kavrama “Anahtar statü” denir.
• “Geleneksel geniş ailede psikolojik ilişkiler yoğun değil, yaygındır. Geleneksel geniş aile aynı zamanda hem üretim hem de tüketim birimidir. Aile içinde yaşa ve cinsiyete göre bir iş bölümü mevcuttur. Geniş ailelerin yaygın olarak görüldüğü geleneksel toplumlarda tüm aile üyeleri dıştan gelen saldırılara birlikte karşı koyarlar. Geleneksel geniş ailede aile üyeleri yapılan tüm eğlencelere ve törenlere birlikte katılır.” geleneksel geniş ailenin özelliklerindendir.
• Bireyin aynı anda birden fazla rolü gerçekleştirmek durumunda kalması ile yaşanan rol çatışmasına, “Bir hakimin bir suçtan dolayı karşısına çıkan oğlunu yargılamak durumunda kalması” örnek verilebilir.
• Bir kişinin avukat olması statü-rol eşleşmelerinden “Kazanılmış statü-Genel rol”e girer.
• Eğitimin ekonomik işlevinin amacı, “Toplumdaki bireylerin gerekli beceri ve yetenekleri kazanmasını sağlamak, üretim ve tüketimin önemini bilen bireyleri yetiştirmektir”.
• “Eğitim, Aile, Din, Devlet” sosyal kurumlardan bazılarıdır.
• “Bilginler, Çiftçiler, İşçiler, Askerler” Hindistan’daki Kast sistemine dâhil edilenlerdir. Kast sistemine dahil edilmeyen dokunulmazlar (Paryalar) olarak adlandırılır.

Tutumlar;
• İnsanların tutum nesnesine yönelik düşünce, bilgi ve inançlarını ifade eden bileşen “Duygusal bileşen” adıyla ifade edilir.
• Tutumlar, insanların, nesnelerin ve fikirlerin değerlendirilmesine ilişkindir.
• Tutumlar, herhangi bir kişi, nesne ya da fikir hakkında yargıya varılmasına ilişkindir.
• Tutumlar, çevremizde yer alan nesnelere yönelik tavır takınmamızla ilgilidir.
• Tutumlar, bireylerin belirli bir kişiyi, grubu, kurumu ya da düşünceyi kabul etmesi ya da reddetmesine ilişkindir.
• “Tutumların kuvvet derecesi birbirinden farklıdır. Tutumların bileşenleri arasında tutarlılık söz konusudur. Tutumlar, genellikle dayandıkları inançlar ve değer yargıları devam ettikçe varlığını sürdürür. Tutumların değişiminde öğrenme önemlidir.” tutumların özellikleri olarak söylenebilecek ifadelerdir.
• Aynı veya benzer yaşam tarzını benimseyen, bu durumun bilincinde olan ve tutumların oluşumunda önem taşıyan faktör “Sosyal sınıf” olarak ifade edilir.
• “Tutumların kuvveti, Kararlılık, Farkındalık, Zaman” tutumlar ve davranışlar arasında tutarsızlığa neden olan faktörlerden oldukları söylenilebilir.
• Bireylerin çeşitli tutum konularına ilişkin tepkilerini, belli kurallar dahilinde ve sayısal olarak değerlendirmesi esasına dayanan araçlara “Tutum ölçeği” denir.
• “Fizyolojik özellikler”, tutumların oluşumunda rol oynayan ve bireyin kendisinden kaynaklanan doğuştan gelen özellikleriyle bağlantılı olan faktörlerdendir.
• “Egoyu savunma, Benlik geliştirme, İhtiyaçları doyurma ve Uyum sağlama” tutumların işlevlerindendir.
• “Öğrenme kuramı” tutumların değişimini açıklamaya yarayan kuramlardandır.

Kültür ve Davranışa Etkisi;
• Kültür, öğrenilir. Kültür, toplumsaldır. Kültür, kurallar sistemidir. Kültür, ihtiyaç gidericidir.
• Gençlik çetelerinin oluşturduğu ortak davranış biçimleri “Karşı kültür” kapsamındadır.
• Bireyin doğumundan ölümüne kadar toplumun istek ve beklentilerine uyacak şekilde kendini düzenlemesi ve uyum yönünde çaba göstermesine “Kültürleme” denir.
• Farklı kültürler arasında etkileşim sonucunda ortaya çıkan bir kültürel değişme durumuna “Kültürlenme” denir.
• Hâkim kültürün genel özelliklerini reddeden ve onunla açıkça çatışmaya giren toplumsal grupları nitelendiren kültüre “Karşı kültür” denir.
• “Kültür, çocukluktan başlayarak öğrenilir. Kültür, günün koşullarına göre değişebilir. Kültür, bir kurallar sistemidir. Kültür, teknoloji ile ilgilidir.” kültürün özelliklerinden sayıldığı söylenilebilir.
• “Büyüklerin yanında sigara içilmez” şeklinde yerleşmiş olan kültür, “Genel kültür” için örnek teşkil eder.
• Türk kültürü denildiğinde bu kavram “Genel kültür” kapsamındadır.
• Belli bir kültürü bilinçli çabalarla başka topluma kazandırmaya “Kültürel yayılma” adı verilir.
• Yaşlıların gençlerin yarattığı kültürel değerleri öğrenip benimsemesine “Prefigüratif kültür” adı verilir. 

Öğrenme ve Öğrenme Kuramları;
• Koşullanma sürecinde nötr uyarıcının koşulsuz uyarıcı ile eşleştirilerek aldığı yeni hal “Koşullu uyarıcı” halidir.
• Serap işe giderken köpek tarafından ısırılmıştır. Serap artık işe giderken köpeklerin olmadığı bir yol seçmekte ve gördüğü bütün köpeklerden korkmaktadır. Serap’ın durumunu açıklayan kavram “Tepki genellemesi”dir.
• “Öğrenme fizyolojik bir olaydır. Anlam yükleme, örüntüleme ile olur. Duygular örüntülemede önemli yer tutar. Beyin parça ve bütünü aynı anda algılar.” beynin sağ ve sol yarım kürelerini dikkate alan ve zihinsel deneyimlere nörofizyolojik açıdan destek sağlayan nörofizyolojik öğrenme kuramının öğrenme ilkeleri için söylenilebilir.
• “Problem çözme sürecinde ön çözümden çözüme geçiş, anî ve kesin bir şekilde gerçekleşir. İçgörü yoluyla edinilen deneyim, genellikle net ve hatasızdır. İçgörü yoluyla problem çözümü, uzun süre hatırlanır ve diğer problemlerin çözümüne uyarlanabilir. Zeki olanlar diğerlerine göre içgörüsel çözümde daha başarılıdırlar.” Köhler’in içgörüsel öğrenme ve prolem çözme yaklaşımına göre öğrenme ve problem çözme ilkeleri için söylenilebilir.
• Bireyin, başka bir birey veya bir tutum objesi hakkında olumlu düşünceye sahip olması durumunda ondaki tüm tutum ve davranışları olumlu görmesi veya bir tutum objesi hakkında olumsuz düşüncelere sahip ise onunla ilgili her şeyi olumsuz görmesi şeklindeki genellemeye “Garcia etkisi” denir.
• “Dikkat” öğrenme için bir koşuldur.
• Koşullanmanın gerçekleşmesinin en önemli şartı “Koşullu uyarıcı ve koşulsuz uyarıcı arasındaki zaman”dır.
• Edimsel koşullanmada tepkinin tekrar ortaya çıkma olasılığını yükseltmek için organizmaya verilen ödüle “Pekiştireç” adı verilir.
• “Çevredeki uyarıcıların duyu organları yoluyla duyumsanması, Bilginin işlenerek duyusal kayıt altına alınması, Bilginin tekrarlar yapılma yoluyla uzun süreli bellekte depolanması, Bilginin uzun süreli bellekten işleyen belleğe çağrılması veya hatırlanması” bilgi işleme kuramına göre öğrenmeyi sağlayan süreçler için söylenilebilir.
• “Dürtü, İm, Ödül, Tepki” bağlantı kuramına göre insanların uyaran-tepki bağlantılarını seçmesi ve engellerini ayıklamasına etki eden faktörlerdendir.

Duygular ve Heyecanlar;
• Bedensel fizyolojik değişikliklerin şekillenmesinde bireyin algıları ve anlayışlarının etkili olduğunu, uyarılan bireyin de bu durumu çevresindeki ipuçlarından yorumladığını savunan duygu kuramı “Bilişsel kuram”dır.
• Bireyin yaşayabileceği 8 temel duygu durumlar “Korku, Neşe, Kızgınlık, Hüzün, Nefret, Umut, Yakınlık ve Hayrettir”.
• “Öznel yaşantı düzeyi” heyecanların incelenmesiyle ilgilidir.
• “Biliş, Duygu, İletişim, Davranış” kişinin öfkelenmesi durumunda birbiriyle ilişkiye giren boyutlardandır.
• “Sükûnete (durulum) ulaşmış bir psikolojik durum, Kişinin sadece kendisini değil, toplumun diğer fertlerini de yücelten bir değerler sistemi, Kişinin kendini değerlendirmesinde gerçekçilik, Çevredeki insanlarla dostluk ve fedekârlık temelinde yürüyen iyi ilişkiler” mutluluk duygusunun yaşanmasını sağlayan faktörlerdendir.
• “James-Lange kuramı, Cannon Bard kuramı, Bilişsel kuram, Sosyobiyolojik kuram”duygu kuramlarındandır.
• “Jest-mimik, Ses tonu, Göz teması, Aradaki mesafe” duyguların iletilmesinde belirleyici unsurlardandır.
• “İşlerin iyi olması için çabalarlar. Okul başarıları diğer öğrencilere göre daha yüksektir. Maaşa yapılan zam, güdüleyici bir etkidir. İnisiyatif kullanabilirler.” başarı gereksinimi yüksek olan bireylerde görülen durumlardandır.
• “Kaygı, Depresyon, Psikosomatik semptomlar, Kas gerginliği” bastırılmış duyguların kendini ifade etme biçimlerindendir.
• “Fiziksel veya psikolojik uyaran(lar) duyguyu harekete geçirir. Vücut enerjisini arttıran adrenalin salgısı artar. Kalp ve nabız sıklığı artar. Kan basıncı dolayısıyla tansiyon yükselir.” öfke sürecinde ortaya çıkan aşamalardandır.

İletişim;
• “Mesajın anlaşıldığının bildirilmesi, Mesajın alındığının bildirilmesi, Mesajın algılandığının bildirilmesi, Mesajın anlaşılmadığının bildirilmesi” geri bildirimin amaçlarındandır.
• “Sözcüklere boğulma, Anlatılanların karıştırılması, Mesajı algılayamama, Fiziksel çevre engelleri” kişiler arası iletişimi engelleyen faktörlerdendir.
• Dinleyicinin konuşmacının sözlerini kritik etmeden, konuşmacının söyledikleri üzerinde düşünmesine izin veren dinleme biçimine “Empatik dinleme” denir.
• “Mecaz, istiare ve teşbih sanatlarına fazla yer verilmemelidir. Kısa kelimeler, uzun kelimelere; kısa cümleler, uzun cümlelere tercih edilmelidir. Cümlenin anlamına katkısı olmayan kelime, cümle içinde bulunmamalıdır. Olumlu anlamları olan sözcükler seçilmelidir.” dil ve anlatım güçlüklerinin ortadan kaldırılmak için takip edilecek adımlardandır.
• “Konuşmacıya kolaylık sağlamak, Dikkatleri dağıtan şeyleri ortadan kaldırmak, Kendini rahat tutmak, Soru sormak” etkin dinleme becerileri öğelerindendir.
• “Gönderici, Mesaj ve mesaj kanalı, Geri bildirim, Alıcı” iletişim sürecinin unsurlarındandır.
• Beden dili sözlü iletişimin bütünleyicisidir.
• Beden dilinde makro hareketler kontrol edilebilirken, mikro davranışlar kontrol edilemez.
• Beden dili sayesinde karşımızdakinin davranışlarından düşüncelerini anlayabilmemiz mümkün olur.
• Her toplum kendi kültürüne göre farklı beden dili geliştirmiştir.
• “İletilecek mesajın kodlanması ve iletilmesi, Mesajın kodunun çözülmesi ve filtre edilmesi, Mesajın algılanması ve değerlendirilmesi, Mesajın kabul edilmesi” iletişimin temel amaçlarındandır.
• “Algılama farklılıkları ve yetersizliği, Dil farklılıklılarını ortadan kaldırmak, Duygusal reaksiyonları ortadan kaldırmak, Sözlü ve sözsüz iletişim arasındaki uyuşmazlığı aşmak” iletişimin engellerini aşmak için kullanılacak yöntemlerdendir.
• “Sözcüklere boğulma, Anlatılanların karıştırılması, Mesajı algılayamama, Fiziksel çevrenin verdiği rahatsızlıklar” kişiler arası iletişim sürecinin istenilen biçimde gerçekleşmesini engelleyen faktörlerdendir.

Algılama ve Algı Yasaları;
• İnsanın olayları sağlıklı değerlendirebilmesini algılarının sağlamlığı ve doğruluğu belirler. Buna göre algılamanın sağlamlığı “Zihinsel yeteneklere” bağlıdır.
• Uzaklık ipuçlarının kişiyi yanıltmasına “Ponzo etkisi” denir.
• İnsan duyu organlarıyla çevresindeki çeşitli uyarımlara ulaşır. Çevre uyarımları duyular vasıtasıyla alınıp bilinçte değerlendirildiği zaman algılamanın gerçekleşmesine “Duyu süreçleri” denir.
• İnsanın olayları sağlıklı değerlendirebilmesi algılarının sağlamlığı, doğruluğu, reel olana uygunluğu ile ilgilidir; buna göre “Öğrenmeye dayanma” algılamanın sağlamlığı ile ilgili değildir. “Gerçek izlenimlere dayanma, Doğru, gerçek duyulara dayanma, Gerçek algılara dayanma, Gerçek algılama yeteneğine dayanma” durumları algıların sağlamlığı ile ilgili söylenebilir.
• Bir çıkarsamanın doğru olabilmesi için, ilişkiye dayanak olan davranışların taşıması gereken özelliklerden bazıları “Davranış tutarlı olmalıdır, Davranış belirgin olmalıdır, Davranış başkalarınca da yapılabilir olmalıdır ve Davranış insanın yalnız başına olduğunda da yapılabilir olmalıdır” ile belirtilebilir.
• Algı türleri “Hayal algısı, Duyu algısı, Akıl algısı, Vehim ve Tikel algı”dır.
• Herkesin eşit bir algılama yeteneği yoktur ve algılamada eşitliği bozan çeşitli etkenler “Alışkanlıklar”dır.
• Gestalt psikologlarına göre algı yasasını “Zemin-şekil yasası, Yakınlık yasası, Süreklilik yasası, Mekân algısı, Benzerlik yasası, Pragnaz yasası, Tamamlama yasası, Basitlik yasası” olarak açıklamışlardır.
• Algı sürecinin unsurlarını “Uyarıcı, Duyu, İzlenim, Dönüt ve Anlam”dır.
• Dikkati ve dikkat yoluyla algılamayı belirleyen uyarıcı ve bireysel özelliklere ilişkin etkenler “Şiddet ve büyüklük, Kontrast, Hareket, Tekrar ve pekiştirme, Farklılık ve yenilik, Değişmezlik”tir. 

Kişilik;
• Eysenck’e göre melankolik bir bireyin özelliklerden “Konuşkanlığa” sahip olması beklenemez. Kaygılı, Antisosyal, Hırçın ve Ketum oldukları gözlemlenebilir.
• Beş Büyük Faktör Kuramına ait kişilik boyutları “Dışa dönüklük, Duygusal Denge, Uyumluluk, Sorumluluk ve Deneyime Açıklıktır”.
• Bireyin sosyal çevresinin ona yansıttığı davranış ve tepkiler sonucu oluşan kendi resmi “Ayna benlik” ile ifade edilmektedir.
• İnsanlara güvenmeyen birinin diğerlerini güvensiz bulması savunma mekanizmalarından “Yansıtma”ya örnek olarak düşünülebilir.
• Bireylere bir resim, soyut bir şekil ya da resmin gösterildiği ve bireylerden ne gördüklerine ilişkin tanımlamalar yapmalarının istendiği testler “Projektif testler”dir.
• Kişiliği belirleyen çevresel faktörlerden bazıları “Aile, Toplum, Kültür ve Deneyim”dir.
• Oluşturduğu kişilik modelinde kişiliğin bireyin günlük yaşam içerisinde belirli bir durum ya da ortamda ne yapacağını belirleyen faktörler bütünü olduğunu ifade eden “Catell”dır.
• Sosyal dünyanın onu yaşayan bireylerin zihninde yaratıldığı ya da anlamlandırıldığı fikrini savunan ve kişiliğin eşsizliğini vurgulayan kuramlar “İdiyografik kuramlar”dır.
• “Ego”, bireyin istekleri ile yapması gerekenler arasında bir arabulucu işlevi görür.
• NEO Kişilik Envanteri “Objektif testler”e örnek olarak verilebilir. 

Gruplar;
• Benzer ve ortak sosyal özellikleri olan insan toplulukları kavramlardan “Kategori” ile ifade edilmektedir.
• Grup sınıflamalarından “Birincil-İkincil”, üyeler arasındaki etkileşimin doğası temel alınarak yapılmış bir tasniftir.
• Gruplardan “Referans gruplarına” birey üye olmayıp, üyeliği arzu etmektedir.
• Bir grup içerisindeki sebep-sonuç ilişkileri, grupların oluşumu ve işleyişleri, grubun herhangi bir kısmında meydana gelen bir değişikliğin diğerleri ve grubun bütünü üzerinde meydana getirdiği etki ve tepkiler şeklinde tanımlanan olgu “Grup dinamikleridir”.
• Grubun, bireyin belirli ortamlarda yerine getirmesini istediği beklentiler dizisini ifade eden kavram “Roldür”.
• Grup olarak tanımlanan bir topluluğun özelliklerinden bazıları “Birbirleriyle etkileşim halinde olma, Psikolojik olarak birbirlerinin farkında olma, Kendilerini bir grup olarak algılama ve Belirli beklenti ya da amaçlara ulaşma dürtüsüyle etkileşimde bulunma” olarak örneklendirilebilir.
• Olgulardan “Müşterek çıktılar” grup olgusundan çok takım olgusunu yansıtmaktadır.
• Bireyin kendini bir parçası olarak görüp değerlendirmediği ya da ait olmadığı gruplar kavramlardan “Dış grup” ile ifade edilmektedir.
• Grup oluşum ve gelişim aşamalarından “Karar vermede” odak noktası; kişiler arası ilişkilerden grubun amacına yönelik olarak yapılması gerekenlerin kararlaştırılmasına kaymaktadır.
• Grup üyeleri tarafından uygun görülen davranış kalıpları kavramlardan “Grup normları” ile ifade edilmektedir.

Sosyal Etki, Uyum ve İtaat;
• Grup içinde olmanın bireyin performansını olumsuz etkilemesi kavramlardan “Sosyal ket vurma” ile kavramsallaştırılmaktadır.
• “Bencil ve bireyci hareket etme eğiliminde bulunmak” kimlik belirsizliği durumundaki birey açısından söz konusu olan duygu ve deneyimlerden değildir. Bu durumlar arasında “Kendi bireysel davranışlarını düzenleme ve denetlemede yetersizlik yaşamaktadır. Kışkırtıcı davranışlara yönelik engellemeleri normaldekinden daha az hissetmektedir. Duygusal durumlara ve çevresel işaretlere karşı duyarlılıklar artmaktadır. Eylemlerin sosyal kabul edilebilirliğine yönelik kaygılarında azalma olmaktadır.”
• Grup halinde karar alma durumlarında konuya ilişkin grup içerisinde yapılan tartışma ve değerlendirmelerden sonra daha riskli kararlar alınabildiğini ortaya koyan kavram “Grup kutuplaşmasıdır”.
• Araştırmacılardan “Asch” grup içerisindeki üyelerin yanlış cevaplar vererek oluşturduğu baskının bireyin cevabına etkisini araştırmıştır.
• “Gruba açık muhalefet etme” azınlığın çoğunluk üzerindeki artırıcı özelliklerden biri değildir. Bu özellikler arasına “Tutarlılık, Açık fikirlilik, Gruptan sadece savunulan görüş açısından farklılık gösterme, Belirli konu dışında grupla pek çok konuda hemfikirlik” girer.
• İki ya da daha fazla bileşen arasındaki, bileşenlerin ayrı ayrı toplamları ile elde edileceğinden daha farklı bir sonucun ortaya çıkmasına yol açan olumlu veya olumsuz etkileşim “Sinerji” kavramıyla ifade edilmektedir.
• Grup üyelerinden biri ya da bir kaçının diğer grup üyelerinin katkılarına güvenerek zaman, çaba, düşünce ve benzeri kaynaklarını gruba katkı yapmak için yeterince kullanmamalarını ifade eden kavram “Sosyal aylaklık” ile ifade edilir.
• Grup içi baskılardan kaynaklanan ve mental verimlilikte, gerçeği değerlendirme yetisinde ve ahlaki yargılarda bozulma ya da kötüleşme eğilimi “Grup düşüncesi” olarak ifade edilir.
• Riskli karar grup içerisinde değerlendirilip tartışıldıkça bireylerin olguya alışkın hale gelmesi ve durumu daha az riskli görerek kabul etme eğilimlerini artırmasını ifade eden kavram “Aşinalıktır”.
• Bir otorite tarafından gelen bir istekle bireyin bir düşünce, davranış ya da tutumu benimsemesi olgusu “Milgram” araştırmayla irdelenmiştir. 

Sosyal Tabakalaşma ve Sosyal Değişme;
• “Gönüllü farklılaşma” sosyal farklılaşma türlerinden biri değildir. Bu türler arasına “Geleneksel farklılaşma, Kurumsallaşmış farklılaşma, Fonksiyonel farklılaşma ve Rekabetçi farklılaşma” girer.
• Tabakalaşma sistemlerinden “Kölelikte” eşitsizlikler en uç noktadadır.
• “Etnik köken” sosyal sınıf olgusunu belirleyen faktörlerden biri değildir. Bu faktörler arasına “Gelir seviyesi, Yaşam tarzı, Eğitim seviyesi ve Sınıf bilinci” girer.
• Tarihsel süreci sınıflar arası bir mücadele olarak değerlendirerek toplumsal sınıfların bu mücadelede en belirgin role sahip aktörler olduğunu belirten araştırmacı “Marx’tır”.
• Mesleki ve coğrafi açıdan çok önemli bir gelir ve saygınlık farkı içermeyen hareketlilik “Yatay hareketliliktir”.
• Ayrıcalıklı grupların, toplumsal yapı içerisinde daha üst noktada bir konumda bulunmaları “Sosyal statüye” ilişkin üstünlüğü belirtmektedir.
• Bireylerin sahip oldukları farklı yetenek tür ve düzeylerinin sonucu olarak ortaya çıkan farklılaşma “Fonksiyonel farklılaşmadır”.
• Tabakalaşma türlerinden “Sınıf” endüstriyel toplumlarda görülen bir tabakalaşma şeklidir.
• “Sınıf bilinci” sosyal sınıfların psikolojik yönü ile ilgili bir kavramdır.
• Kapitalist sınıf toplumlarında ekonomik ilişkilerin, eşitsizliğin temelini oluşturduğunu kabul etmekle birlikte, tek başına ekonomik ilişkilerin bu eşitsizliği açıklamada yetersiz olduğunu öne süren “Weber’dır.

Stres ve Stresin Yönetimi;
• Bireydeki stresin sebepleri olarak bilinç dışı kişilik faktörlerini anlamamıza katkı sağlayan yaklaşım “Psikoanalitik yaklaşımdır”.
• “Alarm döneminde” strese karşı “savaş-kaç” tepkisi gelişir.
• “Tükenme döneminde” önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkması fazlasıyla olasıdır.
• “Birine açılma” üçüncül bireysel stres yönetimi tekniklerinden biridir.
• Stresi artırıcı A tipi kişilik özelliklerinden bazıları “Rekabetçi düşünce, Mükemmeliyetçi olma, Kaybetmeye tahammülsüzlük, Öfkelilik ve saldırganlık” durumları söylenebilir.
• “Fizyolojik yaklaşım”, stres olgusunu insan organizmasının kendisini koruyup kollaması ve varlığını sürdürmesi yönünde dengeyi koruma çabası açısından değerlendirmiştir.
• “Sosyal değişim”, stresin bireysel nedenlerinden biri değildir. Bu nedenler arasına “Duygusal sebepler, A tipi kişilik, Kontrol odağı ve Motivasyon etkileri” girer.
• Organizmanın bir noktada stresle mücadele etmekten vazgeçtiği, strese rağmen bir denge ya da uyum sağlayarak kendi varlığını sürdürmeyi denediği aşama “Direnç dönemidir”.
• Aşırı üzüntü verici durumların etkisinden uzun süre kurtulamamak ve bu etkilerin bireyin yaşamını sürdürmesini engelleyen bir hal alması “Depresyon” ile ifade edilir.
"Aile hayatı" sosyo-kültürel stres yönetimi tekniklerinden biridir.

FutureLifeBox


Hiç yorum yok :

Yorum Gönder