19 Aralık 2014 Cuma

Dilleri Türkçe'ydi Geldikleri Kültürü de Unutmadılar! "2"

Daha önceki yayınlarımızdan hatırlayacağınız Dilleri Türkçe'ydi Geldikleri Kültürü de Unutmadılar başlıklı yazımızda bahsettiğimiz bir çok alanda doğru kullanılması gereken başlıca unsurlar arasında yer alan kökümüz, kültürümüz, bizi, biz yapan, sahip çıkmamız gereken çok önemli bir unsurdan dilimiz Türk Dili hakkında bazı maddeler vererek paylaşımda bulunmuştuk. Bu yayınımızda yine onun devamı olarak maddelerden oluşmakta. Hadi, hep birlikte dilimiz hakkında bazı hatırlamalara bakalım;

Yapı, Biçim Bilgisi ve Söz Dizimi;
 Arapça kökenli ‘kâtip, mektup, kitap’ sözcükleri aynı kökten vezin adı verilen çeşitli kalıplarla (ktb=yazmak)
türemiştir. Bu tür bir türetim, biçim bilgisinde İç değişim terimiyle ifade edilebilir.
 Uygar, kasıtlı yaratma yoluyla yapılmış bir sözcüktür.
 Yem, türemiş bir kelimedir.

Türkçenin Söz Varlığı;
 Bir dilde duygu, düşünce ve kavramları dile getirebilmek için sözcük sayısının çok olmasından daha önemli ögeler Sözcük türetme ve soyutlama gücüdür.
 Osmanlı Türkçesinde deyim kavramını karşılamak üzere kullanılan terimlerden bazıları Darbımesel, Tabir, Istılah ve Temsildir.
 Atasözü kavramının Türk dünyasındaki adlarından bazıları Atalar sözü, Eskiler sözü, Makal ve Nakıldır.
 İkilemelerin kuruluşunda en fazla görev alan kelime türü Cins İsimler türüdür.
 Türkiye Türkçesinin söz varlığında yer alan alıntı sözlerin kaynaklarından bazıları Ortak din, İç içe yaşama, Uzun süreli komşuluk ve Ortak edebiyattır.
 Ağızların oluşumunda Boy farklılıkları, Komşu dil ve kültürler, Dilin kendi bünyesinden kaynaklanan ses değişmeleri ve Zaman ve coğrafya etkili olmuşlardır.
 Toplumda belli bir sosyal sınıfa mensup olanların, daha çok toplum dışı olarak algılanan ve damgalanmış grupların, toplumun diğer kesimlerinden ayrılmak veya gizlenmek içgüdüsüyle oluşturdukları konuşma sistemine “Argo” adı verilir.
 İlişki sözlerinin Türkçede çok olmasının sebeplerinden biri İnsanların yaşama ve hayatı algılama biçimleridir.
 Türkçe yapı bakımından “Eklemeli” dil grubundandır.
 Bazı durumlarda sözcük kökünün anlamıyla, türemiş olanın anlam ilişkisinin hissedilemeyecek derecede
zayıflamasının sebebi Sözcüklerin dildeki kullanım sürelerinin uzunluğudur.

Türk Dilinin Diğer Dillerle Etkileşimi;
 Türk dilinin zenginlik alanlarından biri olarak Söz varlığının anlatım gücü olduğunu söylemek mümkündür.
 Türk yazı dilinin başlangıcını oluşturan Orhon Yazıtlarında kullanılan dil için Kurallı bir dil bilgisi bulunmaktadır, Sözcüklerin mecaz anlamları da gelişmiştir, Akıcı ve sürükleyici bir üslupla yazılmıştır ve Etkileyici bir anlatımı vardır cümleleri söylenebilir.
 Söz varlığının Sözcük, Deyim, Terim ve Atasözlerini kapsadığı söylenebilir.
 Atasözlerimizden kimileri, örneğin “Dervişe “Bağdat’ta pilav var” demişler, “yalan değilse ırak değil” demiş” gibi olayları bir öykü anlatır gibi ilgi çekici söz kalıbına dökerek akılda kalıcı hâle gelmiştir.
 Türkçede akrabalık adlarının zenginliğinin nedeni Türklerde aile bağlarının ve ilişkilerinin güçlü olmasındandır.
 Orhon Yazıtlarının söz varlığında az sayıda yabancı dilden geçme alıntı sözler vardır. Diller arasında Çinceden alınma sözcüklere Orhon Yazıtlarında rastlanır.
 Arapça, Farsça alıntı sözcükler Türk dilinin Osmanlı Türkçesi döneminde yoğunluğunu artırmıştır.
 Asıl cümlenin yan cümleden önce gelmesi, Türkçenin söz diziminin yabancılaşmasına yol açmıştır.
 Türkçenin denizcilik, ticaret gibi belirli alanlarda sözcük aldığı ilk Batı dili İtalyancadır.
 Dilimizin söz varlığına giren yabancı kökenli sözcükler, Türkiye Türkçesinin yayılma alanlarının son elli yılda genişlemesinin nedenlerindendir

Türk Dilinin Karşı Karşıya Bulunduğu Sorunlar;
 Söyleyiş bozukluğu, Türkçenin değil konuşurlarının sorunlarından biridir.
 Bir ülkenin dilinin bilim dili olarak gelişebilmesi için Bilimi oluşturan verilerin ve bilgilerin sözlü olarak işlenebilme yeteneği, Düşünürlerin, bilim adamlarının, sanatçıların, hukukçuların o dilde eser vermesi, Söz varlığına çeşitli alanlarla ilgili yeni kavramlar
kazandırılması ve Bilimi oluşturan verilerin ve bilgilerin yazılı olarak işlenebilme yeteneği cümleleri söylenebilir.
 1933 yılındaki üniversite reformundaki uygulamalar Türkiye’de çalışmaya devam edecek yabancı öğretim üyelerinin üç yıl içerisinde Türkçeyi öğrenmesi, Öğretim üyelerinin öğrencilere Türkçe ders malzemesi sağlaması, Araştırmaların sonuçlarının sunulacağı makale ve kitapların Türkçe yazılması, Öğretim üyelerinin Türkçe kitaplar, makaleler yazması şeklinde gerçekleşmiştir.
 Küresel etkileşim sonucunda dillerin etkilenmesi buzulun suyun üzerinde kalan kısmı, Beslenme alışkanlıklarımızın değişmesi ise etkileşimin buzulun altında kalan alanını ifade eder.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder