27 Aralık 2014 Cumartesi

Herkes için Bir Hukuk “2”

Herkes için Bir Hukuk başlıklı yayınımızı okuyanlar bilir, bolca bu konudan bahsetmiştik ki bizim çokça önemsediğimiz bir konu, herkesinde hakkında iyice detaylı bilgiye sahip olmaları gerekir ki yasal açıdan hakları bilip hangi konularda savaşabileceğimizi tespit edelim, öyle değil mi? Şayet mecburiyet veya zorunluluk olmasaydı birçok güçsüz kişileri kolaylıkla kötü niyetli kişiler kendilerine kolaylıkla hedef almayı sürdürürlerdi. Dolayısıyla bizde daha önceki Herkes için Bir Hukuk yazımızda verdiğimiz maddelere devam ederek bilgi dağarcığımızı genişletelim istedik.

Hukuki İlişkiler ve Haklar;
 “Hak kavramı” için söylenebilecekler; Hak kavramı, özel hukuk alanının temel kavramıdır. Haklar, korunmasını isteme hususunda bireyin yetkili sayıldığı menfaatlerdir. Hak kavramı hukuki ilişkinin özünü teşkil etmektedir. Hukuk kurallarının korumadığı bir hareket tarzı, bir menfaat, bahşetmediği bir yetki hak olarak nitelendirilemez.
 Kamu haklarından bazıları; Seçme hakkı, Dilekçe hakkı, Eğitim ve öğretim hakkı ve Çalışma haklarıdır.
 Özel haklar arasında Mülkiyet hakkı, Sınırlı ayni haklar, Alacak hakkı ve Kişilik hakları yer alır.
 Genel nitelikli kamu hakları ile ilgili bilgiler; Vatandaşların Devlet’e karşı sahip oldukları haklardır. Kişilerin toplumla olan ilişkilerini düzenleyen kurallardan doğan haklardan oluştukları için sınır ve kapsamları yönünden henüz oluş halindedirler. Anayasanın ikinci kısmında “Temel Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmişlerdir. Kişisel kamu hakları, sosyal ve ekonomik kamu hakları ve siyasal kamu hakları olmak üzere üç kategoride toplanmaktadır.
 Kişisel kamu hakları Anayasanın ikinci kısmının ikinci bölümünde, “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında düzenlenmiştir. Kişisel kamu haklarından bazıları; Özel hayatın gizliliği ve korunması, Konut dokunulmazlığı, Yerleşme ve seyahat hürriyeti, Süreli ve süresiz yayın haklarıdır.
 Sahibine şahıslar (kişiler) ile maddi ve gayrimaddi (maddi olmayan) bütün mallar üzerinde en geniş yetkileri veren ve hak sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen haklar Mülkiyet hakkıdır.
 Sınırlı ayni haklar, hak sahibine Kullanma hakkı, Yararlanma hakkı, İrtifak hakkı, İpotek tesis etme hakkı yetkilerini verir.
 “Kişilik (Kişi Varlığı) Hakları” ile ilgili ifadeler; Sahibi için sadece manevi bir değer ifade eden haklardır. Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. Kişilerin, özgürlüklerine karşı saldırıda bulunmaktan kaçınmalarını herkesten isteme hakkı kişilik hakları arasında yer alır. Gerçek kişiler gibi tüzel kişiler de nitelikleriyle bağdaştığı ölçüde kişilik haklarına sahiptirler.
 “Bir taşınmazın üçüncü bir kişiye satılması halinde hak sahibine o taşınmazı öncelikle satın alabilme yetkisi veren önalım (şüfa) hakkı, kurucu yenilik doğuran haklardandır” ifadesi, yenilik doğuran haklar ile ilgili doğru bir ifadedir.
 Bağımsız olup olmamalarına göre özel haklar ayırıma tâbi tutulduğunda, Alacaklının kefile karşı sahip olduğu hak, bağımlı haklardandır, İpotek hakkı bağımlı haklardandır, Mülkiyet hakkı bağımsız haklardandır, Alacak hakkı bağımsız haklardandır.

Hakkın Kazanılması, Kaybedilmesi, Kullanılması ve Korunması;
 “Bir kısım tek taraflı hukuki işlemler belli bir muhataba yöneltilmektedir.” Bir sözleşmeden dönülmesi, Bir vekilin azledilmesi, Önalım hakkının kullanılması ve Gerialım hakkının kullanılması gibi durumlar bu tür bir hukuki işlem arasına girer.
 Hakkın kazanılmasına (doğumuna) yol açan olgular ile ilgili olarak söylenebilecekler; Hakkın kazanılmasına (doğumuna) yol açan olgular; “hukuki olay”, “hukuki fiil” ve “hukuki işlemler” olmak üzere üç tanedir. Geniş anlamda hukuki olay, kanun koyucunun kişi iradesi sonucu olup olmadığına bakmaksızın hüküm ve sonuç bağladığı olaylardır. Hukuki fiil, hukukun kendisine hukuki sonuç bağladığı insan iradesini (insan davranışlarını) ifade eder. Hukukun, kişinin davranışına onun iradesine uygun sonucu bağlaması halinde hukuki işlem ortaya çıkar.
 Hakların aslen kazanılması yollarından bazıları; Başkasına ait bir eşyayı zamanaşımı ile kazanma, Sahipsiz bir taşınmaz üzerinde aslen mülkiyet hakkının kazanılmasını sağlayan “işgal”, Başkasına ait bir şeyi işleme ve Malların karışması ya da birleşmesidir.
 TMK m.3’te yer alan “Kanunun iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır...” şeklindeki hüküm, hakların doğumuna, hüküm ve sonuçlarına uygulanacak ana ilke olan iyi niyet kuralını düzenlemektedir. Bu doğrultuda
Esasen iyi niyet kavramı, bir olayı bilmek veya bilmemek şeklindeki sübjektif bir esasa dayanır. TMK m.3, kişilerin bir hakkı kazanırken dürüst ve namuslu bir şekilde hareket etmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. TMK. m.3’de iyi niyet, bir karine niteliği kazanmıştır. TMK m.3’de, herkesin iyi niyetli olduğu kanun tarafından farz ve kabul edilmiştir.
 Bir taşınır malı “5 yıl” süre ile davasız ve aralıksız iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, zamanaşımı yoluyla bu sürenin sonunda o taşınır malın maliki olur.
 Hakkın mutlak kaybının söz konusu olduğu hallerden bazıları; Bir kimsenin gazetesini çöpe atması, Bir kimsenin evinin yanarak kül olması, Bir kimsenin arazisinin kamulaştırılması ve Miras bırakanı öldüren mirasçının mirasçılık hakkını kaybetmesi
 Dürüstlük kuralları ile ilgili olarak söylenebilecekler; Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde bahsi geçen dürüstlük kuralları hukuki ilişkilerin içeriğini düzenlemektedir. Dürüstlük kuralları, kişiler dışında oluşmuş ve onlara zorla kabul ettirilmiş kurallardır. Dürüstlük kurallarını hakim önüne gelen uyuşmazlıkta tarafların bir talebi olmasa da kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür. Dürüstlük kuralları, normal, orta zekalı, makul, dürüst kişilerin, toplum içinde karşılıklı güvene, ahlaka ve dürüstlüğe dayalı davranışları sonucunda ortaya çıkan ve toplumun ihtiyaçlarıyla iş hayatının gereklerine uygun olduğu ölçüde herkesçe benimsenen kurallardır.
 Bir kişinin kendisine veya malına yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda belirli şartlar altında kuvvet kullanarak bu saldırıyı uzaklaştırma hakkına sahip olmasına “Meşru müdafaa” denir.
 Hakkın korunması için açılabilecek davalarla ilgili olarak söylenebilecekler; Eda davası ile mahkemeden, davalının, bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep edilmektedir. Tespit davası ile mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilmektedir. İnşai dava ile mahkemeden, yeni bir hukuki durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi yahut onun ortadan kaldırılması talep edilebilmektedir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunması gereğini de Kanun aramaktadır.
 Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin ikinci fıkrasında, “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz” şeklindeki düzenleme yer alır. “Hakkın kötüye kullanılması” ile ilgili olarak; Hakkın kötüye kullanılmasından bahsedebilmek için, hukuk düzeni tarafından tanınmış bir hakkın varlığı gerekir. Hakkın açıkça dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılması gerekir. Hakkın dürüstlük kuralına aykırı kullanılmasından başkalarının zarar görmüş ya da zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış olmaları gerekir.Sırf başkasına zarar vermek amacıyla hareket edilmesi ve yaratılmış olan güvene aykırı hareket edilmesi, hakkın kötüye kullanılmasına ilişkin olay örnekleridir.

Özel Hukukun Dalları;
 Medeni Kanun ile ilgili olarak; Medeni Kanun’un başlangıç kısmını oluşturan ilk yedi maddesinde, temel ilkelere yer verilmiştir, Medeni Kanun’da düzenlendiği üzere, bu kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir,Medeni Kanun’a göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz, Medeni Kanun’un iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır, yani kişilerin kural olarak iyiniyetle davrandığı kabul edilir, aksini iddia eden bunu ispatlamak durumundadır.
 Medeni hukukun dalları ile ilgili olarak Rehin ve ipotek, Eşya hukuku kapsamında ele alınır.
 Borçlar hukukunun inceleme alanına girenler arasında Sözleşmelerin kuruluşu, Genel işlem koşulları, Yetkisiz temsil, Hukuka aykırı (haksız) fiillerin sonucunda oluşan maddi zararın tazmini yer alır.
 “Borçlar hukukunda sorumluluğun kaynağı genel kural olarak kusurlu eylemlerdir. Ancak Borçlar hukukunda, istisnai nitelik taşıyan kusursuz sorumluluk halleri de ele alınır.” Haksız fiil işlenmesi halindeki sorumluluk, kusurlu eylemlerden doğan sorumluluktur.
 İşveren vekili, İş Kanunu uyarınca, işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere denir.
 “İş Kanunun bir bölümü, iş sağlığı ve güvenliğine ayrılmıştır. Buna göre işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almalıdır. İşçinin çalışırken sağlık sorunu yaşamaması, işçinin tehlikeye girmemesi için işverene önemli mükellefiyetler getirilmiştir.” İşverenin, mükellefiyetlerinden bazıları; İşverenler işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemelidir, İşverenler, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler ve bunlar karşısında alınması gerekli tedbirler konusunda bilgilendirmelidir, İşverenler, işçileri iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmelidir, İşverenler, işçilere gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.
 Tacir ile ilgili olarak; Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır, Tacir, kendisi gibi tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olması halinde, uygun bir ücret isteyebilir, Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır, Tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır ifadeleri söylenebilir.
 Şirketler hukuku ile ilgili olarak; Kolektif şirket şahıs şirketidir, Komandit şirket şahıs şirketidir, Anonim şirket sermaye şirketidir, Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye şirketidir ifadeleri söylenebilir.
 Vatandaşlık, Yabancılar hukuku, Kanunlar ihtilafı, Yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizi ve tanınması, Devletler özel hukukunun içeriğine dahil edilmiştir.
 Devletler özel hukukunun getirdiği düzenlemeler ile ilgili olarak;
İçinde yabancı bir unsur taşıyan özel hukuk ilişkilerini ilgilendiren bir uyuşmazlık varsa hakim, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili olan yabancı hukuku re’sen uygular, Yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde, Türk hukuku uygulanır, Uygulanacak yabancı hukukun kanunlar ihtilâfı kurallarının başka bir hukuku yetkili kılması, sadece kişinin hukuku ve aile hukukuna ilişkin ihtilâflarda dikkate alınır ve bu hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır, Uygulanacak hukuku seçme imkânı verilen hâllerde, taraflarca aksi açıkça kararlaştırılmadıkça seçilen hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır ifadeleri söylenebilir.

Kamu Hukukunun Dalları;
 Anayasa hukuku, Vergi hukuku, İdare hukuku ve Ceza hukuku, Kamu hukukunun bir alt alanına giren dallardır.
 Uluslararası hukuk (Uluslar arası Kamu hukuku) hakkında; Uluslararası hukukun inceleme alanlarının başında Uluslararası hukukun kaynakları gelmektedir, Devletler ve uluslararası örgütler, uluslar arası hukukun kişileridir, Uluslararası hukuk kişileri arasındaki ilişkiler çerçevesinde doğabilecek uluslar arası uyuşmazlıkların çözümü de uluslararası hukukun ilgi alanı içerisindedir, Deniz, göl, kanal, akarsular, hava ve uzayın uluslar arası statüsü Uluslararası hukuk alanı içerisinde incelenmektedir.
 Halkların geleceklerini tayin etme hakkı, Devletin egemenlik yetkileri, Egemenliğin korunması ve Devletlerin ve hükümetlerin tanınması, Uluslararası hukukun inceleme alanına dahil konulardır.
 1982 Anayasası’nın genel esaslar bölümünde Devletin şekli, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, Devletin temel amaç ve görevleri, Anayasa’nın bağlayıcılığına ve üstünlüğüne ilişkin esaslar gibi konulara yer verilmiştir.
 Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876 tarihinde ilân edilen ilk Anayasa olan Kanun-i Esasi için; Padişahın tek taraflı iradesiyle yapılmış bir ferman Anayasa’dır, İlk kez -kısmen de olsa- halkı temsil eden bir parlamento kurulmuştur, Padişahın sorumsuzluğu ve kutsallığı anlayışı ile yasama-yürütme ilişkilerindeki üstünlüğü bu Anayasa’da sürdürülmüştür, Kanun-i Esasi’de yapılan 1909 değişiklikleri, 1876’da ilân edilen ilk biçiminden farklı olarak, Padişahın tek taraflı iradesiyle değil, Meclisin girişimi ve katılımıyla gerçekleştirilmiştir ifadelerinin tümü söylenebilir.
 1921, 1924 ve 1961 Anayasa’ları ile ilgili olarak; Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilk kez 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda ifade edilmiştir, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu, yasama ve yürütme yetkilerinin Parlamentoda toplanmasını öngören “meclis hükümeti” sistemini benimsemiştir, 1924 Anayasası için; meclis hükümeti sisteminin bazı etkileri devam ediyor olsa da, yasama-yürütme ilişkisi açısından bu Anayasa’nın parlamenter sisteme yakın bir düzenleme getirdiği söylenebilir, 1924 Anayasası zaman içinde önemli değişikliklere uğramıştır, örneğin, 1928’de devleti laikleştirme yönünde önemli adımlar atılmıştır ifadelerinin tümü söylenebilir.
 Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu ve Bakanlıklar, merkezi idarenin başkent teşkilatı içinde yer alır.
 İdare Hukuku ile ilgili olarak, İdare hukukunun konuları arasında idarenin kuruluşu, yani idari teşkilat önemli bir yer tutar, İdari teşkilata hakim olan temel ilke idarenin bütünlüğü ilkesidir, Kolluk hizmeti, idarenin en önemli faaliyetlerindendir, İdarenin sahip olduğu yetkileri kullanması sonucunda bir zarar ortaya çıkarsa, idarenin sorumluluğu doğar ifadeleri söylenebilir.
 Kriminoloji, Kriminalistik, Viktimoloji ve Adli Tıp, Ceza Hukuku’na yardımcı disiplinlerdendir.
 Kanun hükmünde kararname, Tüzük, Uluslararası andlaşma ve Yönetmelikler, Vergi Hukuku’nun asli kaynaklarındandır.



Hiç yorum yok :

Yorum Gönder