Herkes için Bir Hukuk başlıklı yayınımızı okuyanlar bilir, bolca bu konudan bahsetmiştik ki bizim çokça önemsediğimiz bir konu, herkesinde hakkında iyice detaylı bilgiye sahip olmaları gerekir ki yasal açıdan hakları bilip hangi konularda savaşabileceğimizi tespit edelim, öyle değil mi? Şayet mecburiyet veya zorunluluk olmasaydı birçok güçsüz kişileri kolaylıkla kötü niyetli kişiler kendilerine kolaylıkla hedef almayı sürdürürlerdi. Dolayısıyla bizde daha önceki Herkes için Bir Hukuk yazımızda verdiğimiz maddelere devam ederek bilgi dağarcığımızı genişletelim istedik.
Hukuki
İlişkiler ve Haklar;
• “Hak kavramı” için söylenebilecekler;
Hak kavramı, özel hukuk alanının temel kavramıdır. Haklar, korunmasını isteme
hususunda bireyin yetkili sayıldığı menfaatlerdir. Hak kavramı hukuki ilişkinin
özünü teşkil etmektedir. Hukuk kurallarının korumadığı bir hareket tarzı, bir
menfaat, bahşetmediği bir yetki hak olarak nitelendirilemez.
• Kamu haklarından bazıları; Seçme
hakkı, Dilekçe hakkı, Eğitim ve öğretim hakkı ve Çalışma haklarıdır.
• Özel haklar arasında Mülkiyet
hakkı, Sınırlı ayni haklar, Alacak hakkı ve Kişilik hakları yer alır.
• Genel nitelikli kamu hakları ile
ilgili bilgiler; Vatandaşların Devlet’e karşı sahip oldukları haklardır. Kişilerin
toplumla olan ilişkilerini düzenleyen kurallardan doğan haklardan oluştukları
için sınır ve kapsamları yönünden henüz oluş halindedirler. Anayasanın ikinci kısmında
“Temel Haklar ve Ödevler” başlığı altında düzenlenmişlerdir. Kişisel kamu
hakları, sosyal ve ekonomik kamu hakları ve siyasal kamu hakları olmak üzere üç
kategoride toplanmaktadır.
• Kişisel kamu hakları Anayasanın
ikinci kısmının ikinci bölümünde, “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında
düzenlenmiştir. Kişisel kamu haklarından bazıları; Özel hayatın gizliliği ve
korunması, Konut dokunulmazlığı, Yerleşme ve seyahat hürriyeti, Süreli ve
süresiz yayın haklarıdır.
• Sahibine şahıslar (kişiler) ile
maddi ve gayrimaddi (maddi olmayan) bütün mallar üzerinde en geniş yetkileri veren
ve hak sahibi tarafından herkese karşı ileri sürülebilen haklar Mülkiyet
hakkıdır.
• Sınırlı ayni haklar, hak
sahibine Kullanma hakkı, Yararlanma hakkı, İrtifak hakkı, İpotek tesis etme
hakkı yetkilerini verir.
• “Kişilik (Kişi Varlığı) Hakları”
ile ilgili ifadeler;
Sahibi için sadece manevi bir değer ifade eden haklardır.
Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardır. Kişilerin, özgürlüklerine karşı saldırıda
bulunmaktan kaçınmalarını herkesten isteme hakkı kişilik hakları arasında yer
alır. Gerçek kişiler gibi tüzel kişiler de nitelikleriyle bağdaştığı ölçüde kişilik
haklarına sahiptirler.
• “Bir
taşınmazın üçüncü bir kişiye satılması halinde hak sahibine o taşınmazı
öncelikle satın alabilme yetkisi veren önalım (şüfa) hakkı, kurucu yenilik
doğuran haklardandır” ifadesi, yenilik doğuran haklar ile ilgili doğru bir
ifadedir.
• Bağımsız olup olmamalarına göre
özel haklar ayırıma tâbi tutulduğunda, Alacaklının kefile karşı sahip olduğu
hak, bağımlı haklardandır, İpotek hakkı bağımlı haklardandır, Mülkiyet hakkı bağımsız
haklardandır, Alacak hakkı bağımsız haklardandır.
Hakkın
Kazanılması, Kaybedilmesi, Kullanılması ve Korunması;
• “Bir kısım tek taraflı hukuki işlemler
belli bir muhataba yöneltilmektedir.” Bir sözleşmeden dönülmesi, Bir vekilin
azledilmesi, Önalım hakkının kullanılması ve Gerialım hakkının kullanılması
gibi durumlar bu tür bir hukuki işlem arasına
girer.
• Hakkın kazanılmasına (doğumuna)
yol açan olgular ile ilgili olarak söylenebilecekler; Hakkın kazanılmasına (doğumuna)
yol açan olgular; “hukuki olay”, “hukuki fiil” ve “hukuki işlemler” olmak üzere
üç tanedir. Geniş anlamda hukuki olay, kanun koyucunun kişi iradesi sonucu olup
olmadığına bakmaksızın hüküm ve sonuç bağladığı olaylardır. Hukuki fiil,
hukukun kendisine hukuki sonuç bağladığı insan iradesini (insan davranışlarını)
ifade eder. Hukukun, kişinin davranışına onun iradesine uygun sonucu bağlaması
halinde hukuki işlem ortaya çıkar.
• Hakların aslen kazanılması yollarından
bazıları; Başkasına ait bir eşyayı zamanaşımı ile kazanma, Sahipsiz bir taşınmaz
üzerinde aslen mülkiyet hakkının kazanılmasını sağlayan “işgal”, Başkasına ait
bir şeyi işleme ve Malların karışması ya da birleşmesidir.
• TMK m.3’te yer alan “Kanunun
iyi niyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır...”
şeklindeki hüküm, hakların doğumuna, hüküm ve sonuçlarına uygulanacak ana ilke
olan iyi niyet kuralını düzenlemektedir. Bu doğrultuda
Esasen
iyi niyet kavramı, bir olayı bilmek veya bilmemek şeklindeki sübjektif bir
esasa dayanır. TMK m.3, kişilerin bir hakkı kazanırken dürüst ve namuslu bir şekilde
hareket etmeleri gerektiğini hatırlatmaktadır. TMK. m.3’de iyi niyet, bir
karine niteliği kazanmıştır. TMK m.3’de, herkesin iyi niyetli olduğu kanun tarafından
farz ve kabul edilmiştir.
• Bir taşınır malı “5 yıl” süre
ile davasız ve aralıksız iyi niyetle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde
bulunduran kişi, zamanaşımı yoluyla bu sürenin sonunda o taşınır malın maliki
olur.
• Hakkın mutlak kaybının söz
konusu olduğu hallerden bazıları; Bir kimsenin gazetesini çöpe atması, Bir
kimsenin evinin yanarak kül olması, Bir kimsenin arazisinin kamulaştırılması ve
Miras bırakanı öldüren mirasçının mirasçılık hakkını kaybetmesi
• Dürüstlük kuralları ile ilgili
olarak söylenebilecekler; Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde bahsi geçen
dürüstlük kuralları hukuki ilişkilerin içeriğini düzenlemektedir. Dürüstlük
kuralları, kişiler dışında oluşmuş ve onlara zorla kabul ettirilmiş kurallardır.
Dürüstlük kurallarını hakim önüne gelen uyuşmazlıkta tarafların bir talebi
olmasa da kendiliğinden uygulamakla yükümlüdür. Dürüstlük kuralları, normal,
orta zekalı, makul, dürüst kişilerin, toplum içinde karşılıklı güvene, ahlaka
ve dürüstlüğe dayalı davranışları sonucunda ortaya çıkan ve toplumun ihtiyaçlarıyla
iş hayatının gereklerine uygun olduğu ölçüde herkesçe benimsenen kurallardır.
• Bir kişinin kendisine veya malına
yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda belirli şartlar altında kuvvet
kullanarak bu saldırıyı uzaklaştırma hakkına sahip olmasına “Meşru müdafaa”
denir.
• Hakkın korunması için açılabilecek
davalarla ilgili olarak söylenebilecekler; Eda davası ile mahkemeden, davalının,
bir şeyi vermeye veya yapmaya yahut yapmamaya mahkûm edilmesi talep
edilmektedir. Tespit davası ile mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin
varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının
belirlenmesi talep edilmektedir. İnşai dava ile mahkemeden, yeni bir hukuki
durum yaratılması veya mevcut bir hukuki durumun içeriğinin değiştirilmesi
yahut onun ortadan kaldırılması talep edilebilmektedir. Tespit davası açanın,
kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya
değer güncel bir yararı bulunması gereğini de Kanun aramaktadır.
• Türk Medeni Kanunu’nun 2.
maddesinin ikinci fıkrasında, “Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni
korumaz” şeklindeki düzenleme yer alır. “Hakkın kötüye kullanılması” ile ilgili
olarak; Hakkın kötüye kullanılmasından bahsedebilmek için, hukuk düzeni tarafından
tanınmış bir hakkın varlığı gerekir. Hakkın açıkça dürüstlük kuralına aykırı
olarak kullanılması gerekir. Hakkın dürüstlük kuralına aykırı kullanılmasından başkalarının
zarar görmüş ya da zarar görme tehlikesiyle karşılaşmış olmaları gerekir.Sırf
başkasına zarar vermek amacıyla hareket edilmesi ve yaratılmış olan güvene aykırı
hareket edilmesi, hakkın kötüye kullanılmasına ilişkin olay örnekleridir.
Özel
Hukukun Dalları;
• Medeni Kanun ile ilgili olarak;
Medeni Kanun’un başlangıç kısmını oluşturan ilk yedi maddesinde, temel ilkelere
yer verilmiştir, Medeni Kanun’da düzenlendiği üzere, bu kanun, sözüyle ve
özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa,
hâkim, örf ve âdet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl
bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir,Medeni Kanun’a göre herkes,
haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına
uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz,
Medeni Kanun’un iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan
iyiniyetin varlığıdır, yani kişilerin kural olarak iyiniyetle davrandığı kabul
edilir, aksini iddia eden bunu ispatlamak durumundadır.
• Medeni hukukun dalları ile
ilgili olarak Rehin ve ipotek, Eşya hukuku kapsamında ele alınır.
• Borçlar hukukunun inceleme alanına
girenler arasında Sözleşmelerin kuruluşu, Genel işlem koşulları, Yetkisiz
temsil, Hukuka aykırı (haksız) fiillerin sonucunda oluşan maddi zararın tazmini
yer alır.
• “Borçlar hukukunda sorumluluğun
kaynağı genel kural olarak kusurlu eylemlerdir. Ancak Borçlar hukukunda, istisnai
nitelik taşıyan kusursuz sorumluluk halleri de ele alınır.” Haksız fiil
işlenmesi halindeki sorumluluk, kusurlu eylemlerden doğan sorumluluktur.
• İşveren vekili, İş Kanunu uyarınca,
işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev
alan kimselere denir.
• “İş Kanunun bir bölümü, iş sağlığı
ve güvenliğine ayrılmıştır. Buna göre işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve
güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almalıdır. İşçinin çalışırken
sağlık sorunu yaşamaması, işçinin tehlikeye girmemesi için işverene önemli mükellefiyetler
getirilmiştir.” İşverenin, mükellefiyetlerinden bazıları; İşverenler işyerinde
alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemelidir, İşverenler,
işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler ve bunlar karşısında alınması
gerekli tedbirler konusunda bilgilendirmelidir, İşverenler, işçileri iş sağlığı
ve güvenliğiyle ilgili yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmelidir,
İşverenler, işçilere gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar.
• Tacir ile ilgili olarak; Bir
tacirin borçlarının ticari olması asıldır, Tacir, kendisi gibi tacir olan veya
olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olması
halinde, uygun bir ücret isteyebilir, Taraflardan yalnız biri için ticari iş
niteliğinde olan sözleşmeler, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de
ticari iş sayılır, Tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme
tarihinden itibaren faize hak kazanır ifadeleri söylenebilir.
• Şirketler hukuku ile ilgili
olarak; Kolektif şirket şahıs şirketidir, Komandit şirket şahıs şirketidir,
Anonim şirket sermaye şirketidir, Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket sermaye
şirketidir ifadeleri söylenebilir.
• Vatandaşlık, Yabancılar hukuku,
Kanunlar ihtilafı, Yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizi ve tanınması, Devletler
özel hukukunun içeriğine dahil edilmiştir.
• Devletler özel hukukunun
getirdiği düzenlemeler ile ilgili olarak;
İçinde
yabancı bir unsur taşıyan özel hukuk ilişkilerini ilgilendiren bir uyuşmazlık
varsa hakim, Türk kanunlar ihtilâfı kurallarını ve bu kurallara göre yetkili
olan yabancı hukuku re’sen uygular, Yabancı hukukun olaya ilişkin hükümlerinin tüm
araştırmalara rağmen tespit edilememesi halinde, Türk hukuku uygulanır, Uygulanacak
yabancı hukukun kanunlar ihtilâfı kurallarının başka bir hukuku yetkili kılması,
sadece kişinin hukuku ve aile hukukuna ilişkin ihtilâflarda dikkate alınır ve
bu hukukun maddî hukuk hükümleri uygulanır, Uygulanacak hukuku seçme imkânı
verilen hâllerde, taraflarca aksi açıkça kararlaştırılmadıkça seçilen hukukun
maddî hukuk hükümleri uygulanır ifadeleri söylenebilir.
Kamu
Hukukunun Dalları;
• Anayasa hukuku, Vergi hukuku,
İdare hukuku ve Ceza hukuku, Kamu hukukunun bir alt alanına giren dallardır.
• Uluslararası hukuk (Uluslar
arası Kamu hukuku) hakkında; Uluslararası hukukun inceleme alanlarının başında
Uluslararası hukukun kaynakları gelmektedir, Devletler ve uluslararası
örgütler, uluslar arası hukukun kişileridir, Uluslararası hukuk kişileri arasındaki
ilişkiler çerçevesinde doğabilecek uluslar arası uyuşmazlıkların çözümü de
uluslararası hukukun ilgi alanı içerisindedir, Deniz, göl, kanal, akarsular,
hava ve uzayın uluslar arası statüsü Uluslararası hukuk alanı içerisinde incelenmektedir.
• Halkların geleceklerini tayin
etme hakkı, Devletin egemenlik yetkileri, Egemenliğin korunması ve Devletlerin
ve hükümetlerin tanınması, Uluslararası hukukun inceleme alanına dahil
konulardır.
• 1982 Anayasası’nın genel
esaslar bölümünde Devletin şekli, Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı,
Devletin temel amaç ve görevleri, Anayasa’nın bağlayıcılığına ve üstünlüğüne
ilişkin esaslar gibi konulara yer verilmiştir.
• Osmanlı İmparatorluğu’nda 1876
tarihinde ilân edilen ilk Anayasa olan Kanun-i Esasi için; Padişahın tek taraflı
iradesiyle yapılmış bir ferman Anayasa’dır, İlk kez -kısmen de olsa- halkı
temsil eden bir parlamento kurulmuştur, Padişahın sorumsuzluğu ve kutsallığı
anlayışı ile yasama-yürütme ilişkilerindeki üstünlüğü bu Anayasa’da sürdürülmüştür,
Kanun-i Esasi’de yapılan 1909 değişiklikleri, 1876’da ilân edilen ilk
biçiminden farklı olarak, Padişahın tek taraflı iradesiyle değil, Meclisin girişimi
ve katılımıyla gerçekleştirilmiştir ifadelerinin tümü söylenebilir.
• 1921, 1924 ve 1961 Anayasa’ları
ile ilgili olarak; Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilk kez 1921
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nda ifade edilmiştir, 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu,
yasama ve yürütme yetkilerinin Parlamentoda toplanmasını öngören “meclis
hükümeti” sistemini benimsemiştir, 1924 Anayasası için; meclis hükümeti
sisteminin bazı etkileri devam ediyor olsa da, yasama-yürütme ilişkisi açısından
bu Anayasa’nın parlamenter sisteme yakın bir düzenleme getirdiği söylenebilir, 1924
Anayasası zaman içinde önemli değişikliklere uğramıştır, örneğin, 1928’de
devleti laikleştirme yönünde önemli adımlar atılmıştır ifadelerinin tümü
söylenebilir.
• Cumhurbaşkanı, Başbakan,
Bakanlar Kurulu ve Bakanlıklar, merkezi idarenin başkent teşkilatı içinde yer alır.
• İdare Hukuku ile ilgili olarak,
İdare hukukunun konuları arasında idarenin kuruluşu, yani idari teşkilat önemli
bir yer tutar, İdari teşkilata hakim olan temel ilke idarenin bütünlüğü
ilkesidir, Kolluk hizmeti, idarenin en önemli faaliyetlerindendir, İdarenin
sahip olduğu yetkileri kullanması sonucunda bir zarar ortaya çıkarsa, idarenin sorumluluğu
doğar ifadeleri söylenebilir.
• Kriminoloji, Kriminalistik,
Viktimoloji ve Adli Tıp, Ceza Hukuku’na yardımcı disiplinlerdendir.
• Kanun hükmünde kararname,
Tüzük, Uluslararası andlaşma ve Yönetmelikler, Vergi Hukuku’nun asli kaynaklarındandır.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder