En iyi ve doğru olacak kaynak tabi ki Türk Dil Kurumu, Güncel Türkçe Sözlük www.tdk.gov.tr olacaktır. Ancak hukuki terimleri bir araya getirdiğimizde elimizin altında olması gerektiğine inandığımız hukuk sözlüğümüz olsa fena olmaz hani...
A
Adalet: Herkesin hakkını tanıma; karşılıklı zıt
yararlar arasında hakka uygun olan eşitlik veya denge; zulmetmeme; insaflı
davranma.
Adli yargı: Anayasa, idarî ve askerî yargı
dışında kalan bütün yargı faaliyetini içeren yargı faaliyeti.
Ahde vefa: Yapılan sözleşmelere uyulmasının
zorunlu olması kuralı; verilen söze uyma.
Aile hukuku: Aileyi oluşturan kişilerin
karşılıklı hak ve görevlerini düzenleyen hukuk dalı. Medeni Kanunun çeşitli
hükümleri aile hukukunu düzenler; bu hükümler, nişanlanma, evlenme, boşanma,
nesep, nafaka, aile başkanlığı, aile malları, vesayet gibi hükümlerdir.
Akit: Sözleşme.
Aksi ile kanıt: Bir sorunun
çözümünde, düzenlenmiş bulunan aksi bir kuraldan hareket ederek sonuca varma.
Anayasa: Bir devletin yönetim biçimini
belirten, yasama, yürütme, yargılama güçlerinin nasıl kullanılacağını gösteren,
yurttaşların kamu haklarını bildiren temel yasa.
Askeri yargı: Askeri kaza, askeri yargı,
askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür; bu mahkemeler,
asker kişilerin askeri olan suçları ile, bunların asker kişiler aleyhine veya
askeri yerlerde yahut askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri
suçlardan doğan ve askerlerle ilgili olarak kanunların düzenlediği idari işlemlerin
iptali ve tazmini ile ilgili davalara bakmakla görevlidir.
Ayırt etme gücü: Temyiz kudreti.
Ayni haklar: Kişisel hakların aksine
olarak, eşya (nesne) üzerinde doğrudan doğruya mutlak egemenlik yetkisi veren
ve herkese karşı ileri sürülebilen haklar; mala (şeye) ve özellikle onun
mülkiyetine ilişkin haklar.
B
Babalık davası: Evlilik dışı doğan
çocuğun anasının ve çocuğun, babaya veya mirasçılarına karşı, doğumdan önce
veya doğumdan sonra başlayarak en geç bir yıl içinde açtığı babalığın yargıç
kararı ile belirlenmesine yönelik dava.
Berat: Resmî belge.
Bilimsel yorum: Hukuk kurallarının
bilim adamları tarafından yapılan yorumu; bilimin gereklerine uygun şekilde
yorumlama.
Borç ilişkisi: Bir yanda alacaklı,
diğer yanda borçlu bulunan ve birinin diğerine bir edada bulunması sonucunu doğuran
hukuksal ilişki.
Butlan: Bir hukuki işlemin hüküm doğurması için
uyulması gereken temel ve biçim koşullarından birinin bulunmaması
hükümsüzlük,mutlak butlan, nisbi butlan, iptal edilebilirlik ve yokluk adlarıyla
anılırlar.
C-Ç
Cebri icra: Kendi arzularıyla borçlarını
ödemeyen borçluların borçlarını Devlet kuvveti (baskısı) ile ödemelerinin sağlanmasıdır;
alacaklıların alacaklarını alabilmeleri için Devlet organlarına başvurmaları ve
ilgili icra (kamu) dairelerinin, (gereğinde) zor kullanarak, borçluyu borcunu
ödemeye zorlamaları.
Ceza: Yasayı çiğneyen kişiye, yöntemine göre
mahkemeler (veya diğer yetkililer) tarafından uygulanan yaptırım.
Ciro: Bono, çek, poliçe gibi kambiyo senetlerinin
hak sahibi tarafından başkasına devredilmesi için söz konusu senetlerin arkasının
imzalanması işlemi.
Çek: Emre yazılı senettir; ödeme aracıdır.
Çekte, çek kelimesi, kayıtsız şartsız bir bedelin ödenmesi için havale,
ödeyecek kimsenin adı soyadı, ödeme yeri, keşide günü, keşide yeri ve keşidecinin
imzası bulunmalıdır.
Çok taraşı hukuksal işlem: Hukuksal
durumun hüküm ve sonuç doğurabilmesi için tek taraşı irade açıklamasının
yetmeyip birçok irade beyanının açıklanmasının gerekli olduğu hukuksal işlem;
örneğin, sözleşmeler, kararlar.
D
Danıştay: Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
ile görevlendirilmiş bulunan yüksek idare mahkemesi, danışma ve inceleme
mercii.
Dava hakkı: Herkesin meşru vasıta ve
yollardan yararlanarak mahkeme önünde davacı veya davalı olarak bulunabilmesi
hakkı.
Davacı: Dava eden kimse, müddei.
Davalı: Dava edilen (kimse), müddeialeyh.
Def’i: Bir borçlunun borcunu, kesin veya geçici
olarak tamamen veya kısmen yerine getirmekten kaçınmak için dayandığı hukuksal
nedenler; örneğin, zamanaşımı defi. Defi, davanın başında (esasa cevap süresi
içinde) ileri sürülmelidir; aksi takdirde bir daha ileri sürülemez, sürülürse
savunmanın
genişletilmesi yasağı ile karşı karşıya gelinir.
Doktrin: Öğreti; bilim adamlarının
görüşleri.
Donatan: Gemisini deniz ticaretinde
kullanan gemi sahibi; kendisinin olmayan bir gemiyi kendi adına deniz
ticaretinde bizzat veya bir kaptan aracılığıyla kullanan kimse üçüncü kişilerle
olan ilişkilerinde donatan sayılır.
E
Eda davası: Davalının bir iş yapmaya, bir
ifada (edada) bulunmaya veya bir iş yapmamaya, bir ifada bulunmamaya mahkûm
edilmesinin istenildiği dava.
Edim: İfa; eda; borçlanılan şey; borcun konusu;
alacaklının borçludan yerine getirmesini talep etme hakkı bulunduğu ve
borçlunun yerine getirmekle yükümlü olduğu hareket biçimi; bu, genellikle bir
verme, yapma veya vermeme, yapmama biçiminde olur.
Equity law (hakkaniyet ve nefaset hukuku): İngiliz
hukukunda, geleneklerin sertliğini gidermek üzere hakkaniyete dayanılarak
verilen kararlardan doğan hakkaniyet ve nesafet hukuku.
Ergin: Reşit; on sekiz yaşını doldurmuş, evlenmiş
veya mahkeme kararıyla ergin kılınmış kişi.
Evleviyet: Öncelik
F
Fail: Yapan; suçu işleyen; fiili (eylemi) yapan.
Federasyon: Savunma ve dış politika alanında
dayanışma amacıyla birden fazla devletin bir birlik devleti içinde birleşmesi.
Aynı alandaki çeşitli kuruluşları bir arada toplayan dayanışma birliği.
Feragat etme: Vazgeçme.
Feshi ihbar: Sözleşmelerde, taraflardan
birinin sözleşme hükümlerine devam etmemek hakkındaki iradesini diğer tarafa
bildirmesi; sürekli borç ilişkilerinde, sözleşmenin tek yanlı olarak ileriye
dönük şekilde ortadan kaldırılacağı yolundaki beyan; feshin bildirilmesi.
Fesih: Bozmak; geçersiz hale getirmek; hükümden düşürmek.
Fiil ehliyeti: Medeni hakları
kullanma ehliyeti; ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin
fiil ehliyeti vardır; fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak
edinebilir ve borç altına girebilir; ayırt etme gücü bulunmayanların,
küçüklerin ve kısıtlıların fiil ehliyeti yoktur; kanunda gösterilen ayrık durumlar dışında,
ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiilleri hukuki sonuç doğurmaz.
G
Gaip: Gıyaba kalan kişi; yitik; yok olan kişi,
hazır olmayan kişi; kaybolan ve kendisinden uzun süre haber alınamayan kişi.
Grev: İşbırakımı; işçilerin, işverene isteklerini
kabul ettirmek ve onlara bu yolda baskıda bulunmak için aralarında verdikleri
karara göre toplu olarak işi bırakmaları.
H
Hak: Hukuken korunan menfaat; adalet; insaf;
hakkaniyet; kişilere tanınan yetki, davranış özgürlüğü; edinebilme, sahiplik ileri
sürebilme yetkisi; yasaca tanınan ayrıcalık.
Hak ehliyeti: Medeni haklardan yararlanma
ehliyeti; her insanın hak ehliyeti vardır; insanlar, hukuk düzeninin sınırları
içinde, haklara ve borçlara ehildirler.
Haksız fiil: Bir kimsenin, ister bilebile
(kasten), ister savsama (ihmal) yoluyla olsun, bir başkasının hukuka aykırı olarak
zarara uğramasına neden olan eylemi.
Hata: İstemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlış,
kusur, yanılma, yanılgı.
Hısımlık: Birbirin kan, evlenme veya
evlat edinme sözleşmesi gibi doğal veya sözleşmesel bir bağla yaklaşmış olanlar
arasındaki yakınlık; akrabalık.
Hile: Aldatma; yanıltma; bir kimsenin; kendi
davranış biçimi veya sarf ettiği sözler ile diğer bir kimseyi bir irade beyanında
bulunmaya veya bir sözleşme yapmaya yöneltmek için yanlış bir fikir doğuşuna veya
yanlış fikrin devamına bilebile neden olmasıdır.
Hukuki fiil: Hukuki sonuç doğuran ve kişi
elinden çıkan eylem.
Hukuki işlem: Bir veya birden çok kişinin
hukuksal bir sonuca yönelttikleri irade açıklaması. Hukuki işlem, vasiyetname düzenlenmesinde
olduğu gibi tek yanlı; sözleşme veya kararda olduğu gibi iki (çok) yanlı da
olabilir.
Hukuki olay: Hukuki sonuç doğuran ve insan
eliyle olmayan olay.
Hukuki sorumluluk: Ceza ve disiplin
sorumluluğu dışında kalan özel hukuktan doğan sorumluluk; hukuki sorumluluk, kural
olarak ödenceyi (tazminatı) gerektirir, örneğin, haksız fiil failinin tazminat
sorumluluğu.
Hukuki tağyir: İşleme; bir
kimsenin malik olmadığı şeyi işlemesi veya başkalaştırması; örneğin, başkasına
ait bir mermerden heykel yapması.
Hükümsüz: Geçersiz; hukuki geçerliliği
olmayan; batıl; iptal edilebilir; keenlemyekûn.
Hüsnüniyet: İyi niyet
I-İ
Iztırar: Çaresizlikten ve zorda
kalmaktan dolayı, bir işi yapmak zorunda kalmak.
İbra: Aklama; borçtan kurtarma; alacaklının,
borçlusunda bulunan alacağından tamamen veya kısmen vazgeçmesi.
İcap: Öneri; taraflardan birinin diğerine yaptığı
ve kabul edildiği takdirde sözleşmenin oluşmasını sağlayacak nitelikteki öneri.
İçtihat: Karar
İdari yargı: İdari uyuşmazlıkların çözümü;
idari uyuşmazlıklarla ilgili yargı kolu (dalı); idari kaza.
İddia: Sav; bir konu ile ilgili olarak ısrarlı bir
şekilde öne sürülen görüş; bir davada, tarafların istemlerini ve karşılık istemlerini
öne sürmeleri.
İfa: Yerine getirme; ödeme; edim; eda; borçlanılan
şeyin yerine getirilmesi; borcu sona erdiren nedenlerden biri.
İflas: Borcunu ödeyemeyen veya ödemelerini tatil
eden borçlu hakkında yapılan takip sonucunda, mahkeme kararı ile tespit ve ilân
edilen bir durum olup, iflas kararı üzerine borçlunun bütün malvarlığı tüm
alacaklılar yararına tasfiye edilir; küllî icra takibi.
İhtar: Hatırlatma; uyarma; ikaz.
İhtilaf: Çekişme; niza; uyuşmazlık;
anlaşmazlık; ayrılık; bozuşma; görüş farklılığı.
İhtira: Teknik buluş; icat etme; yeni bir şey
yaratma (bulma).
İkrar: Tanıma; kabullenme.
İktisap: kazanma; kazanım; edinme; bir
şeyin mülkiyetini elde etme.
İlâm: Yargı belgesi; mahkemenin verdiği nihaî
(son) kararın, iki taraftan her birine yöntemine göre verilen onamalı örnekleri;
mahkeme kararı örneği (sureti).
İlga: Ortadan kaldırma; yürürlükten kalkma;
hükümden düşürme; geçersizleştirme.
İnkâr: Yadsıma; kabul etmeme; aksini iddia etme.
İnsan hakları: Devlet karşısında,
hiçbir ayırım gözetmeksizin bireye ait eşitlik, mülkiyet, özgürlük, güvence
gibi haklar.
İrtifak hakları: Bir taşınmaz
üzerinde, bir kullanma ve yararlanmaya rıza göstermeyi yahut mülkiyete özgü bazı
hakların kullanılmasından kaçınmayı gerektiren ve diğer bir taşınmaz veya kişi
yararına ayni hak olarak kurulan hukuki işlem.
K
Kambiyo senetleri: Poliçe, bono ve
çek’ten oluşan senet türleri.
Kamu tüzel kişileri: Kamu hukukuna
göre kamu hizmetlerini görmek üzere kurulmuş tüzel kişiliğe sahip kurumlar.
Karine: Bilinen bir olgudan (olgulardan) bilinmeyen
bir olgunun (sonucun) çıkartılmasıdır.
Kazai: Yargısal; yargıyla ilgili.
Kazai içtihat: Mahkeme kararı;
yargısal karar.
Kıymetli evrak: Hakkın senede bağlı
olduğu ve ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemeyen senetler.
Kusur: Tazminatı (ödenceyi) veya cezalandırılmayı
gerektiren hukuka aykırı davranış biçimi; kusur, kast, ihmal veya tedbirsizlik
sonucunda ortaya çıkar; ayrıca borçlunun sözleşmenin gereklerini yerine
getirmemesi akdî kusurdur.
Kusur sorumluluğu: Sorumluluğun doğması
için kusurun arandığı sorumluluk türü.
Kusursuz sorumluluk: Sorumluluğun doğması
için kusurun aranmadığı, kusursuz da olunsa sorumluluğun doğduğu sorumluluk
türü.
Kuvvetler ayrılığı: Devlet
yönetiminde, yargı, yasama ve yürütme organlarının birbirinden ayrılması.
Kuvvetler birliği: Bir devlet
yönetiminde, yasama, yargı ve yürütme erklerinin ayrı ayrı organlar değil, bir
el tarafından kullanılması.
L
Lâfzi: Sözle ilgili; sözsel.
Lâik devlet: Herhangi bir dinsel inanca
dayandırılmayacak şekilde örgütlenen ve işleyen devlet dini, devlet işlerine karıştırmayan
(ve fakat din işlerini düzenleyen) devlet.
Lehdar: Yararlanıcı; lehine (yararına) bir hak
yaratılan; kambiyo senedinde; senet bedelini tahsil edecek olan kimse.
M
Maddi hukuk: Hakların gerçek içeriklerini
düzenleyen (medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku vb) kurallar; şeklî
hukuk (usul hukuku) karşıtı.
Malvarlığı: Bir kişinin hukuki bütünlük
oluşturmak üzere sahip ve yükümlü tutulacağı, para ile ölçülen hak ve borçlarının
tamamı; mamelek.
Marka: Endüstride, küçük sanatlarda, tarımda yapılan,
hazırlanan, üretilen veya ticarette satışa çıkartılan her çeşit malı başkalarından
ayırt etmek için bu mal veya mal üzerine konulmadığı takdirde ambalajlarına
konulan ve bu amaçla elverişli bulunan işaretlerdir.
Meşru: Hukuksal düzene uygun; yasal.
Muvazaa: Danışıklı işlem; tarafların,
üçüncü kişileri aldatmak amacı ile ve fakat gerçek iradelerine uymayan ve
aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda anlaşmaları;
muvazaada, başka kimsenin bilmesinin istenmediği anlaşmaya “gizli anlaşma”,
dışarıya
yansıyan anlaşmaya ise “görünürdeki anlaşma” denir.
Mümeyyiz: İyiyi kötüden ayırma yeteneği;
sezgin; temyiz gücüne sahip; aklı başında davranış yeteneğinden yoksun olmayan
kimse.
Mütemmim cüz: Bütünleyici parça; tamamlayıcı
parça.
N
Nesep: Soy bağı; hısımlık.
Norm: Kurallaşmış ilke; yasa; kanun; mevzuat
hükmü; yasal durum; yerleşmiş kural; hukuk emri; standart.
Noter: Sözleşme, belgit ve diğer belgeleri doğrudan
doğruya yasalarıyla istenilen biçimde düzenleyerek onaylayan ve bunların tıpkılarını
yanında saklayan ve bu işleri yapmak üzere devletçe yetkilendirilen kişi.
O-Ö
Olan hukuk: Mevzu hukuk; müsbet hukuk;
belli bir zamanda bir ülkede yürürlükte bulunan hukuk kurallarının tümü; de
lege lata.
Olması gereken hukuk: belli bir ülkede
yürürlükte bulunan hukuk kurallarının (yasaların) daha iyi düzenlenebilmesi için
yapılması önerilen hukuk; ideal hukuk; rasyonel hukuk; de lege ferenda.
Öğreti: Doktrin; bilim adamlarının görüşleri;
bilimsel karar.
Özerklik: Yönetim bakımından dış
denetimden bağımsız olma; otonomi; bir kurumun kendi kendini yönetmesi; örneğin,
üniversiteler özerk kurumlardır.
P-R
Pozitif hukuk: Belli bir zamanda
toplumu düzenleyen yaptırımlı kurallar.
Referandum: Halk oylaması
Reşit: Rüşt yaşını doldurmuş; ergin; on sekiz yaşını
dolduran veya on sekiz yaşını doldurmamasına rağmen evlenen veya yasal olarak
erginliğine (reşit kılınmasına) mahkemece karar verilen kişi.
S-Ş
Sayıştay: Genel ve katma bütçeli
dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını T.B.M.M. adına denetleyen ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin yargıya bağlayan kurum.
Sebepsiz zenginleşme: Haksız iktisap;
bir kimsenin, haklı bir neden olmaksızın diğer bir kimse zararına kazanımda
(iktisapta) bulunması.
Senet: Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu
olduğu şeyi göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit.
Sicil: Kütük; bazı konular veya kişiler hakkında
tutulan ve o konu ile ilgili bilgileri ve belgeleri içeren kütük; söz gelimi,
tapu sicili, adli sicil, memur sicili gibi.
Soybağı: Çocuk ile ana babası arasındaki
hısımlık ilişkisi; nesep.
Sözleşme: İki ya da daha çok kişinin
bir şeyi yapmak ya da yapmamak üzere aralarında anlaşmalarını dile getiren bağlayıcı
uzlaşma; akit.
Suç: Hukuk kurallarının yasakladığı ve yapılmasına
veya yapılmamasına cezai yaptırım (müeyyide) bağladığı eylem.
fiart: Koşul; sınırlama; kayıt; bir hukuksal işlemin
hükümlerinin, gelecekte ortaya çıkacak ve gerçekleşmesi şüpheli (kuşkulu)
bulunan bir olaya bağlanması.
fierh: Kişisel hakların, devir (temlik) sınırlamalarının
ve geçici tescilin, tapu kütüğüne yazılmasını gösteren terim.
T
Tabii hukuk: İdeal hukuk; doğal hukuk;
belli bir zamanda ve belli bir ülkede, gereksinmeleri ve insan duygularını en
iyi tatmin eden hukuk.
Tabiiyet: Uyrukluk, vatandaşlık; yurttaşlık;
kişileri ve şeyleri devlete bağlayan siyasal ve hukuki bağ.
Tahvil: Kamu ve özel kesim tarafından değişken veya
sabit faizli, kupon ödemeli ya da iskontolu olarak çıkarılan bir yıldan uzun
vadeli borç senedi.
Tapu sicili: Tapu kütüğü; taşınmaz mallar
üzerindeki hakların durumunu gösteren kütük.
Tazmin etme: Ödeme; zararını giderme;
zararını ödeme.
Tebliğ: Bildirim; yazılı bildirim.
Temlik: Devir.
Tereke: Miras bırakanın mirasçılarına geçen kalıtı;
mirasçılara kalan mal varlığı.
Tescil: Tapu kütüğündeki taşınmaz mala ait sayfaya,
o taşınmaz üzerindeki ayni hakların yazılması.
U
Uyrukluk: Tabiiyet; vatandaşlık; yurttaşlık;
kişileri ve şeyleri devlete bağlayan siyasal ve hukuki bağ.
Uyuşmazlık mahkemesi: Adlî, idarî ve
askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak
çözmeye yetkili olan bağımsız yüksek mahkeme.
V
Vekalet: Vekillik; bir kişinin kendi
adına iş yapabilmesi için yetki verilmesi.
Velayet: Egelik; velilik; otorite.
Vesayet: Küçüklerin ve mahcurların
(hacir altına alınmış kişilerin) korunması amacıyla, özel hukukta düzenlenen ve
bir kamu hizmeti niteliğini gösteren kurum.
Y
Yargıtay: Temyiz mahkemesi; adliye
mahkemelerinden verilen karar ve hükümlerin son inceleme makamı olup, yasa ile
belirlenen bazı davalara da ilk ve son derece mahkemesi olarak bakar; çeşitli
hukuk ve ceza dairelerinden oluşur.
Yasama organı: Yasaları yapan
organ; teşriî uzuv; kuvvetler ayırımında yer alan üç kuvvetten birisidir;
ülkemizde, yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Yasama yetkisi: Bir ülkede,
yasalar çıkarabilme hak ve görevleri.
Yürütme organı: Yasama organının
koyduğu kurallar çerçevesinde ülkenin yönetimi ile görevli ve yetkili organ;
icra organı.
Z
Zaman aşımı: Yasanın belli ettiği koşullar
altında belli bir sürenin geçmesi ve bunun sonucunda kimi hakların kazanılması
ya da düşmesi; müruruzaman.
Zilyetlik: Bir şey üzerindeki fiili
tasarruf biçiminde ortaya çıkan hakimiyet.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder