15 Ocak 2015 Perşembe

Aslında Uzun Hikaye... Neresinden Başlasam?

Açılış'ın Önemi
Öyküleme açısından önemli diğer bir nokta Açılış'ı iyi yapmaktır. Bu biraz da Başlatma Noktası'nın seçimiyle ilgilidir. Açılış, diğer yandan filmin atmosferi hakkında ilk ipuçlarını içerdiğinden izleyicinin duygusal ve düşünsel durumuna da kuracaktır. Bu nedenle önemle üstünde durulması gerekir. Çünkü öykülemenizin başarılı olması için açılış, izleyiciyi öngördüğünüz başlangıç pozisyonuna getirmeli.

Öykü/leme Yapıları 
Öykü yapılarını belirlemek üstünde durulması gereken bir anlatma / öyküleme meselesidir. Temel soru şu; Farklı öykü ve bakış açıları nasıl kesiştirilecek?
Burada bir iki kalıptan söz edilebilir;
-Tanıktan tanığa ilerleyen film
-Farklı ve ayrı öykülerin ortak mekan, zaman veya eylemler ya da el değişen nesneler üzerinden iç içe geçirilmesi...
Dressed to Kill filminde farklı öykü ve bakış açılarını kesiştiren öykü yapısını hatırlayın. Kadın asansörde öldürülürken, kesmelerle, asansörün gelmesini bekleyen fahişe kızla müşterisini görürüz. Asansör katta durur, kız önce kanlar içindeki kadını, sonra da katili görür. Katilin düşürdüğü / elden bıraktığı usturayı alır ve sanık durumuna düşer. Ayrı iki öykü bir anda birbirine bağlanmıştır. Polis merkezindeki sorgu sırasında polis, psikolog, fahişe kız ve öldürülen kadının oğlunun bakış açıları ustaca bir araya getirilir. Mekan birliğiyle sağlanan bu kesiştirmede, her karakter kendi amacını kovalar. Polis işini yapmaya, psikolog polisin bilgi taleplerine direnmeye, fahişe kız suçlamalar karşısında kendini aklamaya, öldürülen kadının oğlu ise gizli mikrofonuyla bilgiler toplamaya çalışır. Bu sahne; sahnenin amacı ne olursa olsun, kahramanların kendi amaçlarını ortaya koymaları gerektiği ilkesi için de iyi bir örnek oluşturur. Sahnenin amacı bizi bilgilendirmek, kişilerarası ilişkiler geliştirmek, kahramanları yeni bunalım / krizlerle karşı karşıya bırakmaksa da, her karakter kendi genel ve durumsal amacının peşinden gider. Bu arada da bir sürü ayrı olay, kişi, bakış açısı ve amaç da aynı yapı içerisinde bir araya getirilmiş oluyor.

ÖYKÜYÜ BAŞLATMA NOKTASI
Öyküleme tarzımızı şekillendiren önemli bir seçim de öyküyü başlatma noktasıdır. Başlatma noktası dediğimiz şey şu soruya yanıt arar; Öyküye hangi noktada gireceğiz? Yani olaylara neresinden dahil olacağız? Bu, öykünün, yazar tarafından nasıl kavrandığına bağlı.
İzlenecek en iyi yollardan bir tanesi, değişik başlatma noktaları saptayıp, en uygun olanı seçmek ve öykü mekanizmasını bu başlatma noktasına göre uyarlamaktır.
Örneğin, öyküye herşey olup bittikten sonra dahil oluyorsak, geri dönüşlü (flashback'li ) bir anlatıma davetiye çıkarmışız demektir. JFK filmi burada örnek verilebilir. Kennedy suikastı işlendikten sonra görevlendirilen savcının olayları aydınlatmak ve yorumlamak üzere, geriye dönüşlü öyküsünü izleriz. 
Polisyeler ise genellikle ileride çözülmesi gereken suç olayının gerçekleşme aşamasında başlarlar. 
Yağmurdan Önce, aslında öykünün ortasıyla başlar, ama ancak filmin sonuna geldiğimizde bunu anlarız. Filmin başlangıcı sandığımız sahne aslında ortasıdır. Ve sonradan gerçekleştiğini zannettiklerimiz aslında önceden gerçekleşenlerdir.

Akışın Düzeni
Öykülemenin önemli unsurlarından bir tanesi de akışın düzenlenmesidir. Akış, hız ve tempoyu belirler. Bu da sözgelimi canlılık ya da ağırlık gibi izlenimler yaratmaya yarar. Filmin atmosferi ve duygusal dünyası açısından bu son derece belirleyici olabilir.
Akış izleniminin oluşmasına ilişkin iki boyuttan söz edebiliriz;
-Hız
-İleriye doğru hareket
Diğer yandan akış; ritm ve tempo'daki değişiklikleri de tanımlar.
-Ritm; Filmi izlerken hissedilen vurgu
-Tempo; ritmin oranı (hızlı / yavaş)
Özellikle ileriye doğru hareketi sağlamak, yani filme akıcılık kazandırmak için merak ögesi ve güçlü çatışma, temel unsurlardır.

Atmosferin Kullanımı
Öykülemede atmosfer önemli bir konudur. Atmosfer, filmin duygusal yapısıdır; şiddetli, şiirsel, sefil, gizemli, ağırbaşlı vs. gibi. Filmin atmosferi, konuyu, yapıyı, temayı ve karakterlerin duyumlarını etkiler. Atmosferin oluşmasında, yazarın filme, karakterlere ve konuya karşı tavrı önemlidir. Örneğin Yağmurdan Önce filminde rastgele ateş eden bir adamın olduğu bir sahne vardır. Oldukça dramatik ve üzücüdür. Oysa Pulp Fiction'da aynı rastgele ateş etme durumu oldukça mizahi ve sıradan bir olaymışçasına ele alınır. İlkinde dehşet içinde kalakalır, ikincisinde tebessüm eder, hatta kahkaha atarız. İlkinde ölüm ve şiddet olağanca ağırlığıyla hissettirilirken, ikincisinde bu ağırlık parodiyle hafifleştirilir.
Yazar, atmosferi önceden belirlemeli; Ciddi mi? Komik mi? Ağırbaşlı mı? Canlı mı? Yoksa bunların bir karışımı mı? Burada filmin konusu da belirleyicidir. Sonuç olarak hem filmin geneline, hem de tek tek sahnelere ilişkin atmosfer seçimi önemlidir ve ihmal edilmemelidir.








Yazar Hakkında: MSA'nde katıldığı Film ve Senaryo eğitiminden, "Tülay Güneş"

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder