15 Ocak 2016 Cuma

Dil Varlığın Evidir!

          Martin Heidegger'in "Dil varlığın evidir" sözünden yola çıkarak Türk Dili'ne dair bazı bilgileri derleyerek maddeler halinde hatırlama ve hatırlatma amaçlı elimizin altında bulunsun istedik.
  • ·         Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti'ni ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Cümledeki vurgu türü “Şiddet vurgusu” türüdür.
  • ·         Eski Yunan filozofu “Dili anlamak, evreni anlamak demektir.” sözüyle evrenin anlaşılmasını, dilin anlaşılmasına bağlayarak farklı bir metafizik görüş ortaya koyar. Cümlede bahsedilen filozof “Herakleitos”tur.
  • ·         Akkatça, Aramca, Arapça ve İbranice “Sami dilleri” dil grubu içinde yer alır.
  • ·         Bir bilim, sanat ya da meslek dalıyla ilgili bir kavramı karşılayan kelimeler için “Terim anlam” kullanılır.
  • ·         Kültürü, doğanın yarattıklarına karşılık, insanoğlunun yarattığı her şey şeklinde tanımlayan düşünür “Marks”tır.
  • ·         Bir filozof fantezisi olarak değerlendirilebilir. 25 milyon yıl önce Doğu Afrika’da yaşadığı varsayılan ve "maymınsan" denilen yaraklar üzerine kurulmuş bir teoridir. Paragrafta açıklanan dilin doğuşu ile ilgili görüş “Antropolojik görüş”tür.
  • ·         “Ozanlar en iyi şiirlerini ana dillerinde yazabilirler.” cümlesinin özellikleri “Olumlu-basit-kurallı-eylem” şeklinde doğru verilmiştir.
  • ·         Cümlede önemsenen ögeyi vurgulamanın bir yolu da onu “yükleme” yaklaşrmakr.
  • ·         “Hiçbir yere boşuna başvurmayın; onunla ancak Müdür Bey başa çıkabilir.” deyiminde "bir şeye gücü yetmek" anlamı vardır.
  • ·         Lehçe; dilin bilinmeyen bir zamanda kendisinden ayrılan ve yeni bir dil olma yolu tutan koludur.
  • ·         Şive; dilin tarihi çok eski zamanlara dayanmayan, yeni ayrılan ve birbirleri ile anlaşabilen kollarıdır.
  • ·         "Her zaman bir arada bulunan, arkadaşlık eden kimseler birbirlerine huy aşılarlar.” anlamına gelen atasözü “Üzüm üzüme baka baka kararır.”dır.
  • ·         “Lacivert elbiseli memur, lokomotifin yanında bir masal kahramanı gibi görünüyordu.” cümlesinin ögelerini bulmak için öge dizilişine göre sırasıyla “Kim - Nerede – Nasıl” soruları sorulmalıdır.
  • ·         Türkçe, “Eklemeli” dil grubuna dâhildir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         Tanzimat dili, divan dili gibi ifadeler dilin anlam gruplarından “Belli bir çağın kelime dağarcığı ve söz dizimi”nde yer alır.
  • ·         “Yüzyıllar öncesi yakılan bir ateşin koru, kuşaktan kuşağa aktarılırken külü rüzgârda kaybolup gider. Bu bakımdan ataların yaktığı ateşi söndürmeden taşıyabilmek için onların bıraktıkları kültürün külüne değil, koruna sahip çıkmak gerekir.”  cümlede kültürün “Tarihî miras” ögesi vurgulanmaktadır.
  • ·         Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan (insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren) araçların bütününe “kültür” denir.
  • ·         Yakutça, Çuvaşça”  Türkçenin en eski lehçeleridir.
  • ·         "Cins kedi ölüsünü göstermez" atasözünde anlalmak istenen “Asil insan kendi dertlerini başkasının bilmesini istemez”dir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         “Toplumlar arasında ne tür ilişki yaşanırsa yaşansın, kültür bundan etkilenmez” demek yanlıştır. Kültür ile ilgili söylenebilecek ifadeler arasında; “Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerlerdir. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünüdür. Milletin dili ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramının içine girer. Kültür eserleri, dilin belli dönemlerde donmuş şekilleridir.” yer alır.
  • ·         Toplumların kendi kültürlerini yaşattıkları ve onu kuşaktan kuşağa aktardıkları vasıtadır. Bu bakımdan, bireysel iletişimi sağlamanın yanı sıra kültür taşıyıcısı olması nedeniyle önemli bir kültür ögesidir.” Paragrafta açıklanan kültürel öge “Dil”dir.
  • ·         Sümer Dilleri” dil ailelerinden biri değildir. Bunlar arasında; “Hami-Sami Dilleri, Bantu Dilleri, Hint-Avrupa Dilleri, Çin-Tibet Dilleri” yer alır.
  • ·         “Arap alfabesi, Kiril alfabesi, Latin alfabesi” Türklerin kullandığı alfabelerdendir.
  • ·         Ön Türkçe - Eski Türkçe – Orta Türkçe - Yeni Türk Dili” sırasıyla Türkçenin tarihî gelişimi doğru verilmiştir.
  • ·         Türkçeyi ele geçen metinlerle ve “Türk” adı ile takip edebildiğimiz devredir. Tarih olarak M.S. VI-XI.yüzyıllar arasını kapsar. Orhun Yazıtları’yla Uygur metinlerini içine alan bu dönem Köktürkçe ve Uygur Türkçesi dönemleri olmak üzere ikiye ayrılır.” Paragrafta açıklanan Türk dili dönemi “Eski Türkçe” dönemidir.
  • ·         “Çok para kazanabilmek için az da olsa elde bir sermaye olması gerekir.” Bu cümleyi atasözlerinden “Mayasız yoğurt tutmaz.” sözü açıklar.
  • ·          Ünlü kişilerin, hükümdarların, düşünürlerin, sanatçıların belli bir durumda, belli bir olay dolayısıyla söyledikleri, evrenselleşmiş sözlerdir. Bunlar, bir dilin söz varlığında ya özgün biçimiyle ya da olduğu gibi çevrilerek yerleşmişlerdir. Sezar’ın “Sen de mi Brütüs!” sözü ve Kanuni’nin “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” dizesi bunlara örnek olarak gösterilebilir.” Paragrafta açıklanan söz varlığı unsuru “Kalıplaşmış söz” unsurudur.
  • ·         Cümlede önemsenen ögeyi vurgulamanın bir yolu da onu yükleme yaklaştırmaktır. Bu açıklamaya göre “En mutlu günlerim bu sahil kasabasında geçti.” cümlesinde dolaylı tümleç vurgulanmaktadır.
  • ·         “Mehmet Bey, belediye seçimlerinden uzun uzadıya bahsettikten sonra sözü "Velhasıl, iyi olan kazanacaktır." diyerek bitirdi.” Bu cümlede “Nereye?” sorusunun karşılığı yoktur, “Kim? Ne zaman? Neyi? Nasıl?” sorularının karşılıkları vardır.
  • ·         “Ben bir önceki Başbakan’ı Meclis’in bahçesinde üç yıl önce görmüştüm.” Bu cümlenin ögelerini bulmak için yüklemine sırasıyla “Kim?-Kimi?-Nerede-Ne Zaman?” soruları sorulmalıdır.
  • ·         Hiç kimseye haber vermeden okuldan ayrılmış.” Cümlesinde sebep-sonuç ilişkisi yoktur, örneğin; “Maddi imkânsızlıklar yüzünden okuyamamış.” Cümlesinde bu ilişki vardır.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         Türkçe, Moğolca, Mançu-Tunguz dilleri “Altay” dilleri grubuna girer.
  • ·         “Türklerin 8. ve 9. Yüzyıllar arasında kullandığı alfabedir. Türklerin kullandığı ilk alfabedir. 4’ü sesli, 26’sı sessiz, 8’i ise bitişken 38 harften oluşur. Sağdan sola veya yukarıdan aşağıya doğru yazılır. Harfler birbiriyle bitişmez. Harfler ayrı yazılır, kelimeler arasına “:” (iki nokta üst üste) konur. Danimarkalı William Thomsen tarafından çözülmüştür.” Özellikleri verilen alfabe “Göktürk” alfabesidir.
  • ·         “Söz diziminde kelimeler ana ögeden yardımcı ögeye doğru sıralanır.” ifadesi Türkçenin özellikleriyle ilgili yanlıştır. Bunlar arasında; “Sondan eklemeli bir dildir. Ünlüler arasında kalınlık-incelik uyumu vardır. Kökler değişmez, yapım ve çekim ekleri alır. Yapım ekleri anlamı; çekim ekleri de görevi belirler.” yer alır.
  • ·         Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) “1932” yılında kurulmuştur.
  • ·         “XIII. yüzyıl başlarından itibaren gelişen Türkçedir. Doğuda eski Türk yazı diline bağlı olarak gelişen Çağatayca vardır. Batıda ise Arapça ve Farsçadan etkilenen Osmanlı Türkçesi ortaya çıkmıştır.” Paragrafta verilen “Türkçe Dönemi” “Orta Türkçe”dir.
  • ·         Bir bilim, sanat, meslek ve bir spor dalıyla ilgili kesin anlamı olan, özel bir kavramı gösteren gerçek anlamlı sözcüklere “Terim” denir.
  • ·         “Sen aklıma gelince gönlüm derde düşer, sabahtan akşama ağlar gezerim.” Cümlesinde geçen ses olayları sırasıyla “Ünlü düşmesi-Ünlü düşmesi-Ünsüz düşmesi-Ünsüz benzeşmesi”dir.
  • ·         “Yazılış ve okunuş bakımından farklı, anlamca aynı olan kelimelerdir. Bu tür kelimeler, deyimler gibi kalıplaşmış sözler dışında, birbirlerinin yerini tutabilirler.” Tanımı verilen kelime türü “Eş anlamlı kelimeler”dir.
  • ·         “Cümlede kızgınlığı, sevinci, hiddeti, beğenmeyi ve uyarmayı ifade eden kimi kelimeler, dikkati çekmek için daha baskılı söylenir.” Tanımı verilen vurgu türü “Şiddet vurgusu”dur.
  • ·         “Duydum ki unutmuşsun gözlerimin rengini.” Cümlesinin özellikleri “Devrik, fiil, ki’li birleşik, olumlu” şeklindedir.
  • ·         “Sabahın ilk ışıklarıyla yola çıktık. Karşı dağın tepelerinde yeni yağan karlar şehirden görünüyordu. Güneş biraz kendini gösterse de karların erimeye niyeti yok gibiydi. Virajlı yolların etrafındaki köyleri seyrederek ve buraları iyi bilen Ahmet Bey ile konuşarak yolumuza devam ettik. Tepeye ulaştığımızda manzara tarif edilemeyecek kadar güzeldi. Küçük köyler, dereler, ovadaki yeşil alanlar, uzaktaki deniz…” Paragrafta cümle türlerinden “Devrik cümle”örneği yoktur, “Eksiltili cümle, İsim cümlesi, Fiil cümlesi, Kurallı cümle” örnekleri vardır.
  • ·         “Mescit yıkıldıysa da mihrap yerindedir.” Cümlesi “Adam adamın kadrini bilir, sarraf altının kıymetini bilir. Yurdun iyi değilse göç, komşun iyi değilse seç. Küsen barışır, ölen toprağa karışır. Yarıştırırlarsa yerinme, överlerse sevinme.” Cümlelerinin yapısına göre farklıdır.
  • ·         “Kırkından sonra saza başlayan kıyamette çalar.” Cümlesi yapısına göre “Balığın ağa girdiğini görünce küreklere asılın” cümlesi ile özdeştir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         “Onun kendisine yardımcı olacağını, güçlük çıkarmayacağını anlamıştı. / İş inada binseydi böyle çalışmazdı.” Cümlesinde birinci cümle, ikinci cümlede kullanılan deyimin anlamını içermez. Aynı anlamı içerenler arasında; “Bu işi de başarıyla tamamladı. / O her işten yüzünün akıyla çıkmıştır. O kimden, nasıl faydalanacağını çok iyi hesap eder. / Sen hiç merak etme, o işini bilir. Bu karışık işten kendini kurtardı. / Sonunda o da işin içinden sıyrıldı. Bugüne kadar kimseye bir faydası olduğunu görmedim. / Ahmet kokmaz bulaşmaz bir çocuktur.” Örnekleri verilebilir.
  • ·         Vurgu ile ilgili “Akrabalık isimlerinde vurgu genellikle son hecededir.” ifadesi yanlıştır. Bunlar arasında; “Söze duygu ve ahenk katar. Cümlenin diziliş biçimiyle doğrudan ilgilidir. Birleşik kelimelerde vurgu ilk kelimededir. Tek heceli sözcüklerde sözcük vurgusundan söz edilemez.” yer alır.
  • ·         Ey Türk istikbalinin evladı! Bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır.” Cümlede altı çizili ifadedeki vurgu “Şiddet vurgusu”dur.
  • ·         Hayat, insanı istediği yere götürür.” cümlesinde ögelerin dizilişinde “özne - belirtili nesne - dolaylı tümleç - yüklem” sırası takip edilmiştir.
  • ·         “Kitap” kelimesi “Çocuk, sınavda çıkan soruyu kitapta buldu.” cümlesinde dolaylı tümleç görevindedir.
  • ·         “Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır. Cümle: isim cümlesi - kurallı cümle,
  • Dünyada taşınacak bir kuru başınız var. Cümle: isim cümlesi - kurallı cümle,
  • Evet her şey bende gizli bir düğüm. Cümle: isim cümlesi - eksiltili cümle,
  • Yolumu bekleyen genç haydi düş peşime, der. Cümle: fiil cümlesi - kurallı cümle”
  • Cümleler, örneklerde olduğu gibi yüklemlerinin çeşidi ve türü bakımından değerlendirilir.
  • ·         Yârin dudağından getirilmiş Bir katre alevdir bu karanfil” Dizeleri ile ilgili olarak “Eksiltili cümledir.” söylenemez. Söylenebilecekler arasında; “Devrik cümledir, İsim cümlesidir, Birleşik cümledir, Olumlu cümledir” yer alır.
  • ·         Hırsızı yakalamış olabileceklerini düşünüyor.” cümlesinde yan cümlecik temel cümlenin nesnesi görevindedir.
  • ·         “Atletler, yağmura çamura aldırmadan akşama kadar antrenman yaptılar.” cümlesinde “Yağmura / çamura” sözcükleri büyük ünlü uyumuna uyduğu hâlde küçük ünlü uyumu kuralına uymamaktadır.
  • ·         “Kültür, bir topluma ya da bir halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat yapıtlarının tümüdür.” cümlesinin özellikleri “Olumlu - kurallı – isim” sırasıyla doğru olarak verilmiştir.
  • ·         Dil ile ilgili yargılardan “İlk insan dilinin hangi yolla oluştuğu bilimsel yöntemlerle kesin olarak kanıtlanmıştır.” ifadesi yanlıştır. Bunlar arasında; “İnsanlar arasında doğal bir iletişim aracı olarak kullanılmaktadır. Türkçe eklemeli dil grubuna girmektedir. Türkçe Ural - Altay dil ailesine mensuptur. Dil, kendine özgü yasalarıyla var olan ve gelişen canlı bir varlıktır.” yer alır.
  • ·         Ortalık ağarırken yola çıktılar.” Cümlesinde altı çizili sözcük aldığı ekten dolayı büyük ünlü uyumuna uymamaktadır. Uyanlara verilebilecek örnekler arasında; “Gece karanlıktan çok korkarım. Üzerinde mavi bir elbise vardı. Bütün gün televizyon izlemekten yoruldum. Evdeki çiçeklere iyi bakmadılar.” Cümleleri verilebilir.
  • ·         Anadolu’da ilk yazılı Türkçe ürünler “XIII.”  yüzyılda verilmeye başlanmıştır.
  • ·         “İnsanlar arasında iletişimi sağlayan, bilinmeyen zamanlarda ortaya çıkmış bir işaret sistemi, kendine özgü yasaları olan ve bu yasalar çerçevesinde gelişen, seslerden örülü çok yönlü sosyal bir kurumdur.” Tanımı “Dil” için yapılmıştır.
  • ·         Yazı dilinin bütün ögeleri o ülkede kullanılan ortak dilden alınmıştır.” ifadesi yazı dili ile ilgili yanlış bir yargıdır. Bunlar arasında; “Yazı dili konuşma diline oranla yapay bir dildir. Yazı dili bir uygarlık dilidir. Yazı dili konuşma diline göre kurallıdır. Türk yazı dilinin bilinen en eski eserleri Orhun Yazıtları’dır.” yer alır.
  • ·         Fonus” sözcüğünün başında ve sonunda sert sessiz bulunmaktadır.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         (Düzenleme gerekebilir)
  • ·         “Orta Doğu Dilleri” bir dil ailesi değildir. Dil aileleri arasında; “Hint – Avrupa Dilleri,  Sami Dilleri” yer alır.
  • ·         “Arapça ve Farsça kelimeler edebi eserlerde yoğun bir şekilde kullanılmaya başlandı.” Yeni Türk Dili döneminde yaşanan gelişmelerden biri değildir. Bu gelişmeler arasında; “Tanzimattan itibaren (özellikle 1876’dan sonra) Türkçenin imla ve sözlük sorunlarına çözüm. Ömer Seyfettin’in hikayeleri bu dilin kullanıldığı ilk metinlerdi. Aruz vezninden hece veznine dönüldü. Türk dilinin gelişimi ve dünya dilleri arasındaki yeri araştırıldı.” yer alır.
  • ·         “Ünlü kişilerin, hükümdarların, düşünürlerin, sanatçıların belli bir durumda, belli bir olay dolayısıyla söyledikleri, evrenselleşmiş sözlerdir. Bir dilin söz varlığına ya özgün biçimleriyle ya da oldukları gibi çevrilerek yerleşmişlerdir. Kanuni’ye ait olan “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” mısraı bu söz varlığına örnek olarak gösterilebilir. Özellikleri verilen söz varlığı “Kalıplaşmış söz”dür.
  • ·         “Yazıtlar, İlteriş Kağan’nın oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin ile Vezir Bilge Tanyuyuk adına dikilmiş ‘bengütaşlar’dır. Orhun Kitabeleri’ni ilk defa Danimarkalı Wilhelm Thomson okumuştur.” Orhun Kitabeleri ile ilgili söylenebilir.
  • ·         “Kendine özgü kanunları olan ve bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlıktır. İnsanlık tarihiyle birlikte var olduğu kabul edilmektedir. İnsanlık tarihi boyunca üzerinde en çok düşünülen ve tartışılan kavramlardandır.” Dil ile ilgili doğru yargılardır.
  • ·         Babil Kulesi dillerin ortaya çıkışını anlatan bir efsanedir.
  • ·         “Türkçenin söz dizimi devrik yapılı cümlelerin kurulmasına izin vermez.” İfadesi Türkçe ile ilgili yanlış bir bilgidir. Doğru bilgiler arasında; “Türkçede bir kelime ek alacaksa önce yapım ekini sonra çekim ekini alır. Türkçede ünlüler arasında kalınlık – incelik ve düzlük – yuvarlaklık; ünsüzler arasında ise sertlik – yumuşaklık uyumu vardır. Söz diziminde kelimeler yardımcı ögelerden ana ögeye doğru sıralanır. Türkçe Ural – Altay dil ailesinin Altay koluna mensuptur.” yer alır.
  • ·         “Türkçeyi ele geçen metinlerle ve “Türk” adı ile takip edebildiğimiz devredir. Tarih olarak M.S. 6-11.yüzyıllar arasını kapsar. Orhun yazıtlarıyla Uygur metinlerinin içine alan bu dönem Köktürkçe ve Uygur Türkçesi dönemleri olmak üzere ikiye ayrılır.” Özellikleri verilen Türkçenin tarihi dönemi “Eski Türkçe”dir.
  • ·         Dil bilginleri (filologlar), yazılı ve sözlü kültür eserlerini incelerken eserlerin kültürel değerleri yanında ekonomik değerleriyle de ilgilenirler.” Dil ve Kültür ile ilgili yanlış bir ifadedir. Doğru bilgiler arasında; “Milletin dil ile ifade ettiği sözlü, yazılı her şey kültür kavramının içine girer. Her milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur. Bir milletin bütün duygu ve düşünce hazinesi dil kalıbına dökülür; dil aracılığıyla yerden yere, kuşaktan kuşağa aktarılır. Her millet, dilini ve kültürünü yüzyıllar boyunca yoğurur, akan bir nehir gibi içinden geçtiği her topraktan bazı unsurlar alır.” yer alır.
  • ·         “Psikoseksüel görüş” dilin türeyişi ile ilgili teorilerden biri değildir. İlgili teoriler arasında; “Deneyimci görüş, Antropolojik görüş, Teolojik görüş, Doğuştancı görüş” yer alır.
  • ·         “Son yıllarda okuyucu sayısı azaldı.” Cümlesinde ünsüz yumuşamasına örnek olabilecek bir sözcük yoktur. Örnekler arasında; “Gökyüzünün mavi rengi, oldukça rahatlatıcıydı. Gidenlerin arkasından hep ağlardı. Derdini anlatacak kimseyi bulamıyordu. Sokağı seyreden ihtiyarlar hüzünlüydüler.” yer alır.
  • ·         “Bir toplumun bilgeliğini, tecrübelerini, dünya görüşünü ve anlatım gücünü yansıtırlar. Tıpkı deyimler gibi aynı dilin değişik lehçelerinde varlığını sürdürürler. Deyimler, kelime ve kelime gruplarıyla ifade edilirken atasözleri tam bir yargı bildirmek durumundadır.” Atasözleri ile ilgili doğru yargılardandır.
  • ·         “Türkçe, Fince, Macarca” eklemeli dillerdir.
  • ·         “Tarih, Din, Göçler, Ziraat” kültürü oluşturan ögelerdendir.
  • ·         Kelime hazinesi, sözcük dağarcığı, sözcük dağarı, sözcük gömüsü, vokabüler ifadeleri yerine “söz varlığı” ifadesi kullanılabilir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         Yüklem kullanılmadığı hâlde yargı bildiren cümlelere “eksilti” cümle denir.
  • ·         Arapça “çekimli” bir dil olduğu hâlde, Türkçe “eklemeli” bir dildir.
  • ·         Bir kelimenin, daha küçük parçalara ayrılmayan, anlamlı en küçük parçasına “kök” denir.
  • ·         “İnsan, çevresindeki ses ve hareketlerin etkisinde kalarak onlara benzer ses ve hareketler çıkarmayı deneyerek dil yeteneği kazanmıştır. Condillac, Hobbes, Darwin gibi düşünürler bu görüşü ileri sürmüşlerdir.” Dillerin oluşumuyla ilgili açıklaması verilen görüş “Deneyimci Görüş”tür.
  • ·         Bir düşünceyi en kısa, özlü bir şekilde anlatan, bir veya daha çok cümleden oluşan, söyleyeni belli olan bilgece sözlere “vecize” denir.
  • ·         “Hiç kimse başarı merdivenlerini elleri ceplerinde tırmanmamıştır.” cümlesinin özellikleri “Eylem cümlesi/olumsuz/kurallı/ basit” cümledir.
  • ·         “Balığın yanına bir de salata yapk mı ziyafet hazır.” Cümlesi yapısına göre örnek olarak “Memlekete geldik mi ilk işim seni ziyaret etmek olacak.” cümlesiyle özdeştir.
  • ·         Genellikle konuşma dilinde bir şeyi harlamak üzere zaman kazanma, söyleneni pekiştirip kesinleştirme gibi amaçlarla, konuşan kimsenin kullandığı, çoğu kez gereksiz olan kelimelere ve anlam kalıplarına “Doldurma söz” denir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         Bilinen en eski yazılı belgelerin “Sümer” toplumuna ait olduğu varsayılmaktadır.
  • ·         Dil ailelerinin oluşturulmasında temel alınan ölçüt “Konuşuldukları coğrafya”dır.
  • ·         “Duraktakilerden biri, otobüse doğru yöneldi." cümlesindeki “Duraktakilerden biri” ögesi “özne”dir.
  • ·         Macarca “baştan” eklemeli bir dil olduğu hâlde, Türkçe “sondan” eklemeli bir dildir.
  • ·         Bir fikri, bir duygu ve düşünceyi, bir oluş ve kılışı tam olarak bir hüküm hâlinde anlatan kelime veya kelime grubu olarak tanımlanan kavram “Cümle”dir.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         “İnsanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendine özgü kanunları olan ve bu kanunlar çerçevesinde gelişen canlı bir varlık, temeli bilinmeyen zamanlarda almış gizli antlaşmalar sistemi, seslerden örülmüş toplumsal bir yapıdır." şeklinde tanımlanan kavram “Dil”dir.
  • ·         “Herkesin istediğini yapabileceği bir yerde hiç kimse istediğini yapamaz." cümlesinin ögeleri “Dolaylı Tümleç, Nesne, Özne, Yüklem” şeklinde sırasıyla doğru verilmiştir.
  • ·         “Seninle geçirdiğimiz günler ne kadar güzeldi." cümlesi yüklemin türüne göre örnek olarak “Aynı yurtta kalan iki kardeştik.” Cümlesi ile özdeştir.
  • ·         “Bahar gelince çiçek açtı dallarımız.” Fiil cümlesidir.
  • ·         Bilge Kağan ve Kül Tigin kitabelerini “Yollug Tigin” isimli Türk prens, Tonyukuk anıtını da “Bilge Tonyukuk” yazmıştır.
  • ·         “kediyi, simitçilik, biçerdöver" kelimelerinin türleri “Basit-türemiş-birleşik”tir.
  • ·         "Çalışkan, alıngan, ısırgan" kelimeleri “Fiilden isim yapan ekle” türetilmiştir.
  • ·         En az bir sözcükten oluşurlar.” Deyimlerin özelliklerinden biri değildir. Özellikleri arasında; “Kalıplaşmış sözlerdir. Kısa ve özlü anlatımlardır. Genellikle mecaz anlamda kullanılırlar. Az sözle çok şeyi karşılarlar.” yer alır.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         “Genellikle atasözleriyle karıştırılırlar. Dildeki anlam inceliklerini ifade etmek amacıyla kullanılırlar. Yapı olarak tek tek anlamları olan sözlerden oluşmalarına rağmen, anlamlı parçalara ayrılamazlar.” Özellikleri verilen söz varlığı “Deyimler”dir.
  • ·         “Güneş karşı tepeden ovaya süzüldü.” Bu cümlede ismin hâllerinden “Ayrılma – yönelme” bulunmaktadır.
  • ·         Şeyh Galip’in şiirleri bu dilin kullanıldığı ilk metinlerdi.” Yeni Türk Dili dönemiyle ilgili yanlıştır. Verilebilecek bilgiler arasında; “Bu dönemde aruzdan heceye dönüldü. Türk dilinin gelişimi ve dünya dilleri arasındaki yeri araştırıldı. Yabancı kelimelerin halk dilindeki karşılıkları derlendi. Kelime ve gramer çalışmaları yapıldı.” yer alır.
  • ·         Türkçe, kaynağı bakımından dil gruplarından “Ural-Altay Dilleri”ne dâhildir.
  • ·         Dilin nitelikleri ile ilgili verilebilecek bilgiler arasında; “Tarih, coğrafya, kültür, medeniyet ve toplumsal etkilerle bütün toplumun kolektif şuurundan doğmuştur. Fertten doğmuş olmakla birlikte zamanla ferdin malı olmaktan çıkmış, genelleşmiş ve belli biçimler kazanmıştır.” yer alır.
  • ·         “Orta Türkçe Dönemi’ni aydınlatacak çok önemli bilgiler elde edilmiştir.” İfadesi Orhun yazıtları ile ilgili yanlıştır. Verilebilecek bilgiler arasında; “İlteriş Kağan’ın oğulları Bilge Kağan ve Kül Tigin ile bilge vezir Tonyukuk adına dikilmiştir. Bilge Kağan ve Kül Tigin Kitabeleri’ni Yollug Tigin isimli Türk prens yazmıştır. İlk defa Danimarkalı bilgin Wilhelm Thomson tarafından okunmuştur. Yazıtlarda kullanılan işaretlerin çoğu Türklerin yaşama tarzı hakkında bilgi verecek özellikler taşır.” yer alır.
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***
  • ·         Dilin niteliği ile ilgili hususlar arasında; "Dil tıpkı bir canlı varlık gibi, gelişmesinde ve değişmesinde birtakım kuralların gözetilmesi gereken bir yapıdır. Dil, canlı bir varlık olan ata benzetilebilir. Ona istediğiniz gibi bir tasarrufta bulunamazsınız, bir uçurumdan kendisini atması için zorlayamazsınız. Dil de böyledir. Diller de canlı organizmalar gibi doğar, gelişir ve ölürler. Bir dilin canlı bir varlık olması, ona şahsi tasarrufların yapılamayacağı anlamına gelir." yer alır.
  • ·         Konuşma dili ve yazı dili arasındaki farklar arasında; “Konuşma dili de yazı diliyle ilgili benzer kurallara tabidir. Örneğin yazı dilinde söylenen sözlerde bir yanlışlık yapıldığında bunu geriye dönüp düzeltmek zor olduğu gibi konuşma dilinde de böyledir. Bir milletin din, edebiyat ve ilim adamları yazı dilini zenginleştirir ve yazı dili belli ölçülerde konuşma dilinden farklılaşır. Konuşma dilinde, yanlış söylenen bir sözden ya da bir kelimenin yerli yerince kullanılmamasından doğan aksaklık geriye dönülerek düzeltilebilirken, yazı dilinde bu mümkün olmaz. Konuşma dili, yazı dilinden bağımsız olarak gelişen ve kendisine mahsus kuralları olan farklı bir dildir.” yer alır.
  • ·         ***
  • ·         “Dil, düşünce ve hayal müzeleri” ifadesiyle “Kütüphaneler” kastedilmektedir.
  • ·         “Kâinatın kalbimize nakşettiği plandır.” kültür tanımları arasında yer almaz. Tanımları arasında; “Bir topluluğa özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü, Bir millete şahsiyetini veren, diğer milletlerle arasındaki farkı tespite yarayan, tarih içerisinde teşekkül etmiş maddi ve manevi değerlerin bütünü, Bir toplumun tüm hayat biçimidir, Tarihî, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çerçevesine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü” yer alır.
  • ·         “Mezhepler” kültürü oluşturan ögeler arasında sayılamaz. “Din, Dil, Savaşlar, Göçler” kültürü oluşturan ögelerdendir.
  • ·         “Dil arkeolojisi” ifadesiyle anlatılmak istenen; “Her milletin konuşma ve yazı dili, karşılaştığı medeniyetlerden alınma kelime ve deyimlerle doludur. Önce inceledikleri metnin tarihini tahmin etmeye çalışırlar. O döneme kadar dile girmiş her kelimenin yerli yabancı ayırmaksızın yazılışı, söylenişi, anlamı dikkate alınarak tespit edilir.”
  • ·         “İnsanların içinde bulundukları hayat şartlarına uyumlarının toplamı onların kültürüdür.” şeklinde ifade olunan görüş “Summer ve Keller” aittir.
  • ·         ***
  • ·         Germen Dilleri dil ailelerinden “Hint-Avrupa dillerinin Avrupa koluna” girer.
  • ·         Türkçe, aşağıdaki dil gruplarından “Eklemeli diller”e aittir.
  • ·         “Kullanımda kelimenin bünyesinde birtakım değişikliklerin görüldüğü dillerdir. Bu dillerde ön-ek, iç-ek ve son-ek söz konusudur. Bu gruba giren bazı dillerde ünsüzler değişmez ünlü harfler değiştirilerek yeni kelimeler meydana getirilir.” cümlesinde tanımı verilen dil grubu “Çekimli diller”dir.
  • ·         Türkçe ile “Macarca” en çok benzerlik gösteren dildir.
  • ·         ***
  • ·         Çuvaşça ve Yakutça tarihin bilinmeyen bir döneminde ayrılan iki lehçedir. Buna göre bu iki lehçe Türk dilinin “Eski Türkçe dönemi” devresinde ayrılmış olabilirler
  • ·         Türk dilinin tarihi bilinen en eski metni “Bilge Tonyukuk”tur.
  • ·         Orhun Kitabeleri ilk defa “Wilhelm Thomson” tarafından okunmuştur.
  • ·         Orhun Yazıtlarını “Yoluğ Tigin” yazmıştır.
  • ·         Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Kökler değişmez, yapım ve çekim ekleri vardır. Öncelik yapım eklerinindir. Yapım ekleri anlam; çekim ekleri de görev belirler.
  • ·         ***
  • ·          “Adamın gözlerini kan bürümüştü.” Cümlesinde hem deyim hem gerçek anlamıyla düşünülebilecek bir söz grubu vardır.
  • ·         “Sorular o kadar zordu ki alnında boncuk boncuk terler birikmişti.” Cümlesinde “zor durumda kalmak” anlamında bir deyim kullanılmıştır
  • ·         ***
  • ·         “İyi dost kara günde belli olur.” Atasözünde yardımcı ses yoktur. Yardımcı ses olanlara örnek; “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Adamın iyisi iş başında belli olur. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.” Verilebilir.
  • ·         “Yaz tatilinde oldukça dinlendik.” Cümlesinde sert ünsüz yumuşamasına uğrayan bir kelime yoktur. Sert ünsüz yumuşamasına uğrayanlara örnek; “Soğuğa karşı tedbirli olmalıyız. Bu işten umudum kesildi. Kitabımı çantama yerleştirdim.” Verilebilir.
  • ·         “Kafesler kapanmış, sokaklar çamur” cümlesinde büyük sesli uyumu kuralına uymayan bir kelime vardır. Büyük sesli uyumu kuralına uyanlara örnek; “Sabahtan beridir ince bir yağmur, Yağıyor soğuk bir sesle karışık, Dışarıda ne bir ses, ne de bir ışık” verilebilir.
  • ·         “Son yıllarda okuyucu sayısı iyice azaldı.” Cümlesinde ünsüz yumuşamasının örneği yoktur. Verilebilecek örnekler; “Dil, her şeyden önce bir iletişim aracıdır. O, hayatın tadını çıkarmanın peşindeydi. Ben de onun ardı sıra evden çıktım.”
  • ·         “Gökyüzünün başka rengi de varmış” cümlesinde “ünsüz yumuşaması”na örnek olabilecek bir sözcük yoktur. Verilebilecek örnekler; “Bakakalırım giden geminin ardından, Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini, Şu dağın başında kar ben olaydım”
  • ·         ***
  • ·         "Gözlemcilik" sözcüğünün kökü “Göz”dür.
  • ·         “Utangaçlık nedir bilmeyen bir çocuktu.” Cümlesinde birden fazla yapım eki almış sözcük kullanılmıştır.
  • ·         "Kitaplık - elmaları - kabakulak" sözcükleri için, sırasıyla “Türemiş - basit - birleşik yapılı oldukları” söylenebilir.
  • ·         “Durak, Görüş, İnsanlık, Öğrenci” sözcüklerinden “İnsanlık”, isimden türemiştir.
  • ·         “Bir takırtı duydu gecenin sessizliğinde.” Cümlesinde yansımadan türemiş bir sözcük vardır.
  • ·         ***
  • ·         Mağaranın ağzı, bir insanın giremeyeceği kadar dardı. Bu cümlede “ağız” kelimesi anlam genişlemesi yoluyla yan anlam kazanmıştır.
  • ·         ***
  • ·         “Deyimlerde sözcükler hep gerçek anlamlarıyla kullanılırlar.” Deyimlerle ilgili yanlış bir ifadedir. Doğru ifadeler; “Belli bir durum ve olayı anlatmada kullanılırlar. En az iki sözcükten oluşurlar. Deyimler çekim ekleri vasıtasıyla çekimlenebilir. Deyimler kısa özlü ifadelerdir.”
  • ·         “Dolu küpün sesi çıkmaz” atasözünde anlatılmak istenen; “Bilen kişi her yerde konuşmaz.”
  • ·         “Çamurlara bata çıka yürüyor.” Cümlesinde ikileme cümleye "zorlukla" anlamı katmıştır.
  • ·         ***
  • ·         Türkçe kelimelerde vurgu genellikle son hecede bulunur. “getirdim, benimle, sizlerden, biliyorsun, heyecanlı” kelimelerinden “benimle”de buna aykırı bir durum vardır.
  • ·         “Yemekten önce epeyce abur cubur yedi.” Cümlesinde vurgu ikilemenin üzerindedir.
  • ·         “Fransızca, Teyze, Erzurum, Hâriç, Masalar” kelimelerinden “Fransızca” vurgu yönünden diğerlerinden farklıdır.
  • ·         ***
  • ·         “Hava soğuyunca sobayı yaktı.” Cümlesinde vurgu belirtili nesnenin üzerindedir.
  • ·         “Eski bina dün yıkıldı.” Cümlesinde sözde özne kullanılmıştır.
  • ·         “Merdivenlerden yukarıya çıktım.” Cümlesinde zarf tümleci kullanılmamıştır. Kullanılanlara örnek olarak; “Kapı açılınca çocuklar içeri girdiler. Öğleden sonra bize gelebilirsin. Arkadaşlarınla konuşarak anlaşabilirsin. Bugün bizden sana fayda yok.” Verilebilir.
  • ·         “Bugün okulda kim kavga etti?” özneyi buldurmaya yöneliktir.
  • ·         “Günümüzde teknoloji ve bilim, uygarlığın göstergesidir.” Cümlesinde yüklem isim tamlamasından oluşmuştur.
  • ·         ***
  • ·         “Adamın düşüncelerinde değişiklikler başlamıştı.” Cümlesi yapıca “Bu tür davranışlar iz bırakmadan geçmiyordu kuşkusuz. Bu kenti tepeden görmek için balona binip havalanmak gerek. Az sonra arabaya binip yola çaktığında gözlerinde aynı küçümseme vardı. Yardım isteyen kim olursa olsun yardıma koşmalıyız.” Cümlelerinden farklıdır.
  • ·         “Sen de tat bu güzel tatlıdan.” Cümlesi isim cümlesi değildir.
  • ·         “Bu konuda hiç laf etmezdi.” Cümlesi eylem cümlesidir.
  • ·         “Şiir bizi bir iklimden diğerine götürür.” Cümlesinde yüklem ek eylem almazken, “Ozan, rapor yazan kimse değildir. El ne kadar hünerli olursa olsun, ona hükmeden kafadır. İnsanı ayakta tutan tek şey mutluluktur. Şiir düşüncenin duyguya dönüşmüş şeklidir.” Cümlelerinde yüklem ek eylem almıştır.
  • ·         ***
  • ·         “O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım” cümlesinin özellikleri; “Devrik, fiil, şartlı birleşik, olumlu”dur.
  • ·         “Sen ödevlerini yap, sonra dışarı çık.” Cümlesinde “bağımlı sıralı” bir yapı söz konusudur.
  • ·         “Hangimiz sohbet etmeyi sevmeyiz?” cümlesinde soru sormak değil, bilinen bir şeyi vurgulamak söz konusudur.
  • ·         “Kanunun hüzün veren sesi kulaklarımda çınladı.” Cümlesinde yan cümlecik temel cümlenin nesnesidir.
  • ·         “Konuşa konuşa geldiler; evin önünde durdular.” Cümlesinde öznesi ortak bir sıralı cümledir.
  • ·         ***
  • ·         “Sora sora Bağdat bulunur” cümlesinin özellikleri; “Olumlu-birleşik-kurallı-eylem”dir.
  • ·         “Veren eli herkes öper.” Atasözünde sıfat fiil, “Sona kalan, dona kalır. Yarım veren utanmamış. Yaş kesen baş keser. Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.” Atasözlerinden farklı bir öge olarak kullanılmıştır.
  • ·         “Daha önce görmemiştim onu.” cümlesinin nitelikleri; “Eylem cümlesi/olumsuz/devrik/basit”tir.
  • ·         ***
  • ·         *** *** *** *** *** *** *** *** ***